Arzusuz hiçbir şey yapılamaz. Özellikle beşeri -ya da hayvani veya bitkisel bile diyebilirim- arzu gerçekten yaşamın temel unsuru, elemanı gibi, neredeyse özü gibi görünüyor.
her şeyi anlamak zorunda değilsiniz. Anlamak yalnızca dünyayla ilişkimizin bir düzeyinden ibaret, tümü değil.
Sürekli bir varyasyon içerisinde yaşamaya mahkumuz. Önemli olan, bu yaşamayı, bu karşılaşmalar zinciri içerisinde varoluş gücümüzü nasıl arttırırız? Nasıl iyi karşılaşmalar yaratırız?
“Eğer bir kurala zorla uyuyorsan, senin dışında bir neden seni uyduruyorsa bir kurala, kural önceden verilmişse ve senin içinde yer etmemişse bu kural, başka bir deyişle bu kuralı sen kendin koymamışsan, kendi davranış kuralını, kendin a priori olarak koymuyorsan ahlaki bir varlık değilsin, çünkü özgür bir varlık değilsin. Ahlakiliği mümkün kılan şey doğrudan doğruya özgürlüktür. Kant’ın, dolayısıyla bütün aydınlanma düşüncesinin çerçevesi bundan oluşuyor.”
30 Nisan 1998
#UlusBaker —Sanat ve Arzu
“Leeuwenhoek’in mikroskobu insanlara çok tuhaf bir şeyler gösteriyordu. Acaba sonsuzluk küçülerek de mi devam ediyor? Sadece göksel cisimlere doğru yayılan bir makro sonsuzluk yerine acaba bir de mikro sonsuzluk mu var? Çünkü bir su damlasına baktığınızda içinde milyonlarca canlının oynaşmakta olduğunu görüyorsunuz. Onların da parçalardan oluştuklarım görebiliyorsunuz ve bağlı oldukları mekanik ilkelerin çok farklı olabildiğini gözlemleyebiliyorsunuz.”
Sayfa 42 - iletişim yayınları
Sanat ve Arzu
#ulusbaker
Duygular düz, kayıtsız bir çizgi üzerinde varlığını sürdüren bir varoluş biçiminin gücünün artışı ve azalışlarıdır. Her azalış bir kederdir, her artış bir hazdır.
Akıl ancak kendi yapıp etmelerini, üretimini başka hiçbir şeye yargılatamaz halde tek başına kaldığı zaman, tek başına bırakılabildiği zaman olgunlaşacaktır.