Kitapta başrol kahramanımızın bir adı yok. Baki Semih isimli karakter ona şehzadem diye sesleniyor. Buna sebep olan ise bağlı olduğu dergâhta şeyhin oğlu olması.
Kitabın ana duygusu aşk. Yaşanan her şeyin temelinde hep aynı duygu var. Bir kadın… Bu duygu çerçevesinde yaşanan olayları okuyoruz. Bu durum bazen kahramanımızın bazen de kitaptaki diğer karakterlerin başına gelen olaylar. Kişiler değişse de duygu değişmiyor. Aşk denilen bu duygu her zaman mutluluk vermiyor. Bunun yanı sıra bir de manevi aşk var. Tasavvuf… Herkesin huzur bulduğu bir yer. Gerçek mutluluğu arayanların ulaşacağı son durak.
Kitapta şaşırtıcı olaylar ve birbiri ardına gelen merak ettiren gelişmeler sizi kitaba bağlıyor. Her bölümden sonra acaba diğer bölüm neler olacak diye sorular zihinde dönmeye başlıyor. Yazarın anlatım dili ve akıcılığına lafım yok zaten.
Kitabın adı olan Şanzelize Düğün Salonu, sadece kitabın ilk sayfalarında adı geçen bir mekân. Kitabın kapağını görenler düğün, eğlence vs. diye bir roman okumayı düşünüyorsa kesinlikle yanılacak. Okurken yazar neden böyle bir kitap ismi koyduğunun cevabını son sayfada vermiş oldu.
Kitabın sonu beklediğim gibi bitti mi, tabi ki de hayır. Biz okuyucular hep klasikleşmiş bir son bekleriz yazarlardan. Aslında kitabın sonunda karakter mutlu bir anda olduğunu hissetse de bana göre yazarın bu kitabı kesin bir dille bitirmemiş olması, kafalarda ‘’acaba yeni bir kitap bu hikâyenin devamı mı olacak’’ diye soru işaretleri bırakıyor.
Okumak isteyenlere tavsiye ederim. Keyifli okumalar ...