Korku en uğursuz musibettir. İnsanın iradesini yok eder. Kurtuluşun kapılarını kapatır. Felaketleri ancak cesaret, metanet ve birtakım önlemlerle yenebiliriz.
Korku en uğursuz musibettir. İnsanın iradesini yok eder. Kurtuluşun kapılarını kapatır. Felaketleri ancak cesaret, metanet ve birtakım önlemlerle yenebiliriz.
Hayat okumak, masal dinlemekle anlaşılmıyor. Zihnin, gözlerin açılması için türlü hadiseler arasında yuvarlanmak, felaketler görmek, tecrübe dersleri almak lazımmış.
O zaman, İstanbul gibi Mısır'da da makbul ve muteber iki şey vardı: Sihir ve musiki.
Sihirbazlar, efsunkârlar herkesi kolayca aldatmayı başarabiliyorlardı. Çünkü ortam çok müsaitti. Memlekette ilim ve irfan namına hiçbir şey kalmamış gibiydi. Ulema zümresinin makamını zekâ ve şeytanlıkla entrika çeviren, açgözlü ve ahlaksız cahiller işgal ediyordu. Bunlar ilim, itikat, din namına birtakım efsaneler, hurafeler, batıl rivayetlerle halkı aldatmaktan başka bir şey düşünmüyorlardı.