İşine geldiği gibi yaşamak sözü ne zaman hayattaki yerini alacak peki? Kimsenin kimseye karışmadığı bir dünya ya da beklentilerin insanın kendisine bırakıldığı bir dünya ne zaman moda olacak peki? Şimdi ölsek ya da dondurulsak sonra o dünyaya gelsek olmaz mı ki?
Denilir ki: Özel birini bulmak bir dakikanızı alır, onu değerlendirmeniz bir saat içinde olur, onu sevmek için bir gün yeter; ama sonra onu unutabilmek için bir ömrün geçmesi gerekir.
“Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla.”
Ankara'da bir dostu görme isteği mekândan bağımsızdır. İstanbul'da bir buluşmaya sırf mekân güzel olduğu için de gidebilirsiniz, ama burada gittiğiniz yeri değil, sadece yanına gittiğiniz kişiyi görmek için gidersiniz.
Hırçındır, serttir, çirkindir Ankara ama kollayıcıdır. Şairin dediği gibi “Hasreti nazlı”, ayazı sert, siyaseti çirkeftir. Ama bir alıştın mı bu şehre; kimse anlamaz belki ama garip bir bağ ile bağlanır, bir dostu sever gibi seversin.
Ve evet Ankara'da gerçekten deniz yoktur...