Nasıl da insanları birbirlerine düşman etmeyi başarıyorlardı büyük kentlerde, politika adamları. Nasıl bu memleketlerde oturan yabancılar, el ulaklarıyla bizi birbirimizden soğutup çıkarlarını sürdürmesini başarıyorlardı? Bir gün onların da kazınacaktı kökleri. Ama kavga gene de sürüp gidecekti. Kavganın sürüp gitmesi zenginlerin zenginliklerini sürdürebilmeleri için gerekliydi, yalnız bizde değil, bütün yeryüzünde.
En kokulu kavunun yanında, Terme'nin en yağlı peynirini, çökeleğini bulundururdu sofrasında. Mangalın ızgarasında pişirilmiş patlıcanlar ilik gibi olurdu.
... benim memleketlilerim bana, değil sigara, selam bile vermiyorlar, benden kaçıyorlardı! O kadar güçtü ki işim, bütün bunlara ıslaklığı iliklerime kadar işleyen giysilerimle, boş midemle, delik ciğerimle dayanmalıydım!