“Şato”, Kafka’nın ölümünden sonra yayımlanmış bir eser. Tıpkı “Dava” adlı eserinde olduğu gibi “Şato” romanında da felç olmuş bir bürokrasiyi ve sistemi hicvediliyor.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun dağılmasından sonra yazılan bu roman, bir bakıma o zamanki düzenin nasıl değişeceğini sorguluyor. Okurun romanı özümseyebilmek için karmaşa, belirsizlik ve iklimlerle deyim yerindeyse boğuşarak aktif bir okuma yapması gerekiyor. Bu nedenle eseri iyi bir çeviri ile okumak şart. Örneğin, Nilüfer Yayınlarından çıkan Şato dan uzak durulmalı.
Romanda; ana karakteri olan ve kadastrocu görevini yürüten K.’nın ağzından “ötekileştirme” konusu işleniyor. Ayrıca, ulaşılmaz devlet yapısı da bütün çıplaklığıyla ele alınıyor. Üzerindeki sır perdesi bir türlü aralanmayan bir kont, kontun mülkü olan bir şato ve diktatörce davranan bir yığın bürokrat. Şato, anlaşılması güç ayrıntılara sahiptir. Ayrıca kitapta çok fazla ayrıntı olması, eserin anlaşılırlığını zorlaştırabiliyor.
İyi okumalar.
Kafka'nın son yapıtı olan Şato, ağır ve kasvetli havasıyla Dava'da olduğu gibi yazarın ruh hâlini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermesi bakımından ayrı bir öneme sahiptir dünya edebiyatında. Kitabın geneline hâkim olan ağırlık, son bölümlere doğru biraz bulutlarını kaldırsa da sürekli tekrarlarla kısır döngüye girdiğinizi hissediyorsunuz. Fakat tüm bunların yazar tarafından bilinçli bir şekilde yapıldığını ve aslında kısır döngü dediğimiz gel-gitlerin tamamen kurgunun parçası olduğunu daha sonra fark ediyorsunuz. Kitabın en üzücü yanı yazarın eserini tamamlayamadan bu dünyaya veda etmesi. Aradan 100 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen yine de bir hüzün çöküyor ister istemez. Ve merak ediyorsunuz Hancının eşinin elbise merakının nereye bağlanacağını... Kitabın konusu hakkında çok fazla detaya girmek istemiyorum ancak şu kadarını söyleyebilirim ki, kahramanımız K.'nın kendini kadastrocu olarak tanıttığı köyde bürokrasi, vurdumduymazlık, sistem ve yönetim ile verdiği mücadele anlatılmaktadır. Kafka'nın zor okunan, buna rağmen unutamayacağınız ve iyi ki okudum diyeceğiniz romanı "Şato", kitaplığınızın en güzel raflarında yerini gururla alacaktır.
Ne oldu şimdi? Kitabı okumaya ara verdiğimde kendime hep bunu sordum. Bu kadar sayfa okudun gidişatta ne değişti? Sayfalarca uzayan konuşmalar ve nihayetinde hiçbir yere varılmaması... Bu kitabı okumak gerçekten çok zordu. Verdiği mesajlar olduğu doğru fakat bunun bu kadar dolambaçlı olması gerçekten gerekli miydi? Kitabı çok beğenenler olabilir fakat ben oldukça tek düze ve hatta sıkıcı buldum. Neden yarım bırakmadığımı da bilmiyorum.
l Kafka'dan okumuş olduğum bu eser, Yarım kalmış bir kitap. Kafka'ya 1917 yılında Tüberküloz tanısı konur, Eseri 1921-22 yılları arasında yazmaya başlar. 1924 yılında vefat eder. Yarım kalmış bu romanı Kafka'nın yakın arkadaşı Max Brod tarafından neşredilen eseri Şato, Dava kitabı ile ilişkilendirilebileciği gibi, başlı başına ele
Karamsarlığı, yalnızlığı, varoluş sancıları, umutsuzluğu, yaşadığı topluma yabancılaşması, yahudi oluşu ve şanssızlığı ile Franz Kafka…
Üç kız kardeşini nazi kamplarında kaybeden, aşktan yana şansız olan ve üç defa nişanlanan, anksiyete bozukluğu ile mücadele eden, babasının baskısı ile büyüyen, eğitimini bile bu yönde değiştiren, gündüz boş
