Günümüz okur algısı için pek de bir şey ifade etmeyecek som şiirlerle dolu bir bütün diyebiliriz bu kitap için. Üstelik pesimist, karanlık, sesli okunamayacak denli de nefis şiirler. Ayşe sezgilerinden, okuduklarından ve yaşadıklarından damıttıklarını, etkileyici metaforlarla tabiri caizse aromalandırmış ve zor şiiri sevenler için dolaşıma sokmuş. Kadınlığından, ötekinden, mesellerden şiirler kurarken oldukça derinleşmiş ve bilgeleşmiş bu kitabında da. Şiir jargonu, bakışı ve tavrı, belli bir yaşam ve şiir dili seviyesi gerektiriyor kanımca. İyi şair, umarım yazma itkisi hala sıcaktır. Buradan selam gönderiyorum...
(...)
Bak bu avucumdaki son su
yok rüya, yok aşk bu son yaşayanlar kıtlığı
çekilsin yamacımdan yaylarını gerip
gecenin pasında yıkanan tenim
ey saflık- bir sen mi kaldın?
azâde, kalbim simsiyâh
(...)
I-
Gün kızılına kavuşunca sürünün arkasindaydim
Sokuldum ağaca sindim - bir hisli hayvan kendimi-
Ne güzel susuyorlar, çalmadan borusu korkunun
Siyah sularda bir göğkafesi o tatlı kibir
Gittim badem ağacina durdum - avucumda keder-
Çıldırmış coşkusundan - yarığında kadife bir kız uyur-
Bence herkes ömründe bir vakit kanını suya vermeli
Adı yok kimsenin, bu acıyla nereye gitsem
---artıyor iştahı kaplanın
Anladım dilimde bir hayvanın yenilebilir tadı var
(...)
(...)
Bakınca pencereden,
Uçsuz bucaksız denizler kavriyordu kiyilarimi
Eskimo hayaletleriyle dans eden
Buzdan eceler, ışığın kızları
Beni bir dağ kimsesiz koyacak, giderse
Sedef tabaka tütün, yaş üzüm rakısı
Yüzüne elenen bir avuç un gibi susuyor babam
Beni yakaladıklarında tuzlu bir suymuşum
Diyeceğim, susunca yüzgeçlerim
Gidip bir İstanbul alacaklar boynuma
Çiçekleri bile parfümden
Pusta maviliği sıra sıra dizecek gemilerim.
(...)