2019 Şubat

Şebnem Dergisi - Sayı 168

Şebnem Dergisi

About Şebnem Dergisi - Sayı 168

Şebnem Dergisi - Sayı 168 subject, statistics, prices and more here.

About

Muhterem Okuyucularımız; Dinimiz; ilme, âlime, ilim öğrenme ve öğretmeye büyük ehemmiyet vermiştir. Çünkü insanın kendisini bilmesi, kâinâtı anlaması, îmar ve ihyâ etmesi, yeryüzünü kendisine musahhar kılması, fert ve toplumun mesut ve refah içinde yaşaması ve en önemlisi Cenâb-ı Hakk’ı ve O’nun indirdiği vahyi bilmesi hep ilimle olur. İlim sahibi insanlar, karanlık dehlizlerde insanlığın rehberi olan elinde meşale tutan kimseler gibidir. İnsanlar, onların ışığında yürür; onların rehberliğinde türlü türlü ölümlerden, açlık ve sefaletten kurtulur. Yine ilim sayesinde insanlar, israftan uzak bir şekilde dünyadaki nîmetleri bölüşürler, sulh ve selâmet içinde yaşarlar. Tabiî bu ilim, insanlığa faydalı olan ilimdir ve böyle bir ilmin sınırı yoktur. İnsan, ne kadar çok derinleşirse derinleşsin ya da ufku ne kadar genişlerse genişlesin, bu ilimden kendisi de fayda görür, insanlık da… Çünkü bu ilim, insanı Allâh’a götürür. Allâh’a yaklaştıran ilim, sonsuzdur. Çünkü her bilenin üstünde daha iyi bilen vardır ve her şeyin ilmi, Allâh’a âittir. O’nun ilmi ise, sınırsız ve sonsuzdur. İnsan, bu mârifet deryasında çapı ne kadarsa, o kadar yüzer, yine de sahiline ulaşamaz. Bir de insanın kendisine ve çevresine zararlı ilimler vardır. İnsanı fısk u fücâra götüren; isyana, inkâra, idlâle ve insanlığı yok etmeye sevk eden ilimler de böyledir. Ve maalesef son birkaç asır, insanlık, bu ilim sahiplerinin elinden, dilinden ve gönlünden çok çekmiştir. Biz müslümanlar olarak son asırlarda gerek bilim-teknoloji, gerek edebiyat ve sanat, gerekse dînî ilimler hususunda kendi âlim ve mütefekkirlerimizi, edîp ve sanatkârlarımızı yetiştiremedik. Kendi imkânlarıyla nâdir şekilde yetişen böyle insanların etrafında kenetlenip onlara sahip çıkamadık. Kendi insanını yetiştiremeyen, kendi rehberlerini bulamayan toplumların başına gelenler, bizim de başımıza geldi ve gelmeye devam ediyor. Âlimler, ıslah vazifesini terk edip ifsad etmeye başladılar. İlimleri, onları tevâzu ve güzel ahlâka götüreceği yerde; kibir, gurur, benlik, bencillik, şahsî menfaat, hevâ ve heveslerin peşine sürükledi. İlimlerinin onları, Allâh’a kulluğa yaklaştırması gerekirken, onlar bu ilimlerini Allah’tan uzaklaşma yolunda kullandılar. Kendileri saptıkları gibi, peşlerinden gidenleri de yoldan çıkardılar. İlimlerinin, onları kâinât üzerinde tefekkür ve tahassüse götürmesi gerekirken onlar fikri, ilmi, irfanı terk ederek sadece maddeyi ele geçirmenin ve insanlığı bu madde üzerinden esir edip sömürmenin derdine düştüler. İlimlerinin, onlara mârifetullah ve muhabbetullah şevki vermesi gerekirken, onlar ilimlerini sırtlarında bir yük yaptılar ve yok pahasına sattılar. Âhiretlerini verip üç kuruşluk dünya servetine kandılar. İnsanların iltifat ve alkışlarına mağlup olup Allâh’ın dinini onların isteklerine göre eğip büktüler. Bugün düştüysek, bugün düştüğümüz yerden kalkamıyorsak; bu öncelikle ilmine ihanet eden âlimler yüzündendir. Onlar, insanların, iktidarların, servet ve şöhret sahiplerinin boyunun ölçüsünü gösteren endam aynalarıdır. Herkes orada kendisini olduğu gibi görmeli, vahyin ve ilmin ışığında değerini ve yaptıklarının karşılığını bulmalıdır. Ya aynalar da yalan söylemeye başlamışsa ve tuz kokuşmuşsa, insanlık nereye müracaat edecektir artık… Rabbimiz, bizi ilmin hakikisine ve faydalısına kavuştur. Bizi, ilmi kendisine faydalı olan kullarından eyle!.. Âmin.
Magazine:
Şebnem Dergisi
Şebnem Dergisi
Estimated Reading Time: 1 hrs. 15 min.Page Number: 44Publication Date: February 2019Publisher: Erkam Yayınları
Country: TürkiyeLanguage: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

About the Author

Şebnem Dergisi
Şebnem DergisiYazar · 21 books
Karanlık bir gecenin en karanlık zamanında, beyaz duvarların arasında, uykunun dünya turuna çıktığı bir sırada başladı her şey. Hep dertlerle, hastalıklarla, kederle kaçan uyku; bu sefer farklı nedenle terki diyar eğlemişti bedeni. Kendi özüyle, batı edebiyatı arasında bir yol bulmaya çalışan edebiyatımız gibi, taklit ve özgünlük, dün ve yarın, doğu ve batı arasında kalmış, kendine bir yol arayan gençlerin parlayan dimağlarıydı uykuları kaçıran. Henüz tecrübe denilen ve düşünceleri kısıtlayan prangalara mahkûm olmamış, yeniliğin izinde gençlerin sesiydi düşünceleri değiştiren. Artık kalem ve kelam gençlere geçmeliydi. Kendi seslerini duyurabilmeliydiler,duyurabilmeliydik. Bunun için, hayatın vazgeçilmez bir parçası olmuş, yokluğunda insanın içindeki trafik lambalarını kesen internetti aranan ortam. Ve henüz emekleme aşamasında olan sanal dergiydi mekân. Evet, bir dergi çıkarılacaktı ve bu, sanal dergi olacaktı. Maddi bir beklenti içinde olmadan, okura masrafsız erişmeydi maksat. Üç beş kişinin bir araya gelip, devletler kurup devletler yıktığı, cihanı 7defa baştan sona fethettiği, bununla da yetinmeyip samanyoluna çıktığı bir zaman diliminde; belki cılız, bir o kadar mütevazı bir ses yansıyordu semaya. Adı Lisan-ı Aşk oluyordu. Aşkla söylüyor, aşkla çalışıyor ve aşkla dile geliyorlardı. Onların dile gelişi değil aşkın dile gelişiydi bu. Aşkın lisanıydı, Lisan-ı Aşk’tı. Size gelene kadar bu süreç acemi ruhun teriyle yoğrulmuştu ve yoğrulacaktı. Hayatın her alanında yaşanan kavramlar karmaşası, bu süreçte de kendisini göstermişti. Geriye dönüp bakıldığında bir menderesi andırıyordu süreç. Zik zaklarla, git gellerle doluydu. Ve hiç görmediği bir denize akıyordu; okura akıyordu. Kış kapıdaydı geceler uzuyordu ancak zaman daralıyordu. Geceler hızla gündüze karışıyor, takvimler sonbahar yapraklarına eşlik ediyordu toprağa düşerken. Ve saatlerce mesai harcanıyordu farklı şehirlerde farklı pencerelerin önünde. Geceler fikir fırtınalarıyla sallanıyordu. Derken kronometre sıfırlanmış ve son takvim yaprağı toprağa düşmüştü. Aylar süren çalışmalar okurla buluşacaktı. Karşınıza çıkacaktı. Okurla buluşacak olmanın sevinci ve tüm hazırlıkların tamamlanması stresi birbirine karışmış bir halde, an tamam oldu. Lisan-ı Aşk sayfalarını açtı. Bu süreçte gecesini gündüzüne katarak işin mutfağında kalan Teknik Ekibimiz, Vahap Ayzet, Betül Aydın, Erdinç Salar’a, Yazarlarımız, Ali Aslan, Abdurrahman Solak, Betül Aydın, Burak Deveci, Burak Eren, Cemaliye Başer, Çağrı Ünüvar , Hüseyin Oruç,Kübranur Özata, Mahmut Şen, Rabia Harmancı, Salim Değirmenci, Tansu Karip , Umut Işıklı, Vahap Ayzet, Yusuf Ömer Arıcı’ya, Hukuk Danışmanlarımız, Burak Deveci, Ramazan Yüksekkaya, Sami Sağ’a, Mali Danışmanımız, Emine Dumlu’ya, sürece katkı veren, Ömür Ali Aşan, Volkan Koç, Emre Pala, Barış Alp, İbrahim Baran, Meltem Acır, Süleyman Kalkan ve Zeynel Bozkurt hocamıza teşekkürü bir borç biliyorum. Emeği geçen herkesin, emeğine sağlık. Faydalı olması dileğiyle.