Rüya. Hayat bir rüya. Rüya içinde rüya görüyoruz. Uyuyoruz, rüyadayız. Uyanıyoruz, yine rüyadayız. Artık nereye kadar uykuda rüyadayız, nereye kadar uyanık rüyadayız, onu da bilemiyoruz.
Eşini ve oğlunu kaybeden Nihal Olçok'un hüzün dolu anlatımı ile hayat hikayelerini konu alıyor kitap. Eşi ile tanışıp evlenmelerinden, cenaze merasimlerine kadar tüm evrelere değinmiş. Anne , eş ve nihayetinde kadın.
Şehitlere rahmet ve saygı ile.
Ondan sonra o ne dedi ben ne söyledim bilmiyorum. Bilinmesi de gerekmiyor.Bazen, bazen mi ? Çoğu kez, bilmemek, bizi yaşıyor kılıyor herhalde. Yoksa; tam bir bilinçle kimi acılara dayanmak mümkün olmaz. Dayanıyor ve yaşıyor olduğumuza göre; biz bir şey bilmiyoruz, hem de hiç bir şey bilmiyoruz.
Bildiğimiz bir tek şey var: Rüyadayız. Hayat bir rüya. Ölünce uyanacağız. Bazılarımız, ömür ipliğini eğirip sonuna gelince uyanacak.Bazılarımız ömrünün bir yerinde, belki tam ortasında.
Ama bir gün muhakkak hepimiz uyanacağız. Gerçeğin ne olduğunu o zaman göreceğiz.
Aşk, ayaklarımızın altında değil, başımızın üstündedir. Onu yanlış yerde zannettiğimiz için görür görmez kaybediyoruz. O hep göktedir, hep idealdir, hep "daha erişilememiş" tir.
Durumu öğrendiği anda Erol dışarı fırlıyor oğlu ben de geleceğim diyor köprüye gidiyorlar Erol askerleri ikna etmeye çalışıyor.
Bakıyor ki ikna olacakları yok oğlunu sağlam yere almak için uğraşıyor tam abdullah'a hamle yaptığı sırada Erolu vuruyorlar babasının düştüğünü gören Abdullah ona koşarken 2 zırh delici mermi ile çocuğu vuruyorlar.
Yatıp kalkarak ilerleyemiyoruz üzerimize ateş ediliyor yoğun ateş açıldı en yakınımda yere düşene yardım için koştum bir çevirdim ki Erol ağabey ve yanında oğlu Abdullah...