“İsmin mine mi?” Dedi Genç adam isimliğe tekrar baktıktan sonra. Yalnız ismini mayn olarak ingilizce telaffuz etmişti.
“MİNE olarak okunuyor. Türkiye’de bir çiçeğin ismi.”
“İsmin komikmiş.”
“Neden ki?”
“İngilizce de mine’nin anlamı benim ki demek, mayn olarak telaffuz edilir. Burası Amerika, herkes sana benim ki diyecek.”
“İyi geceler. Uyumalıyım.”Dedi Mine, isminin İngilizce de ki anlamını hiç düşünmemişti. Yorgundu, düşünemezdi. Sadece uyumak istiyordu, sonra düşünebilir, hatta sonra gerekirse adını değiştirebilirdi.Odasının kapısını açmak için yöneldi. O sırada çok derinlerden gelen sesi duydu.
“İyi geceler, Mayn. Bu arada ben Sevan. Sormadın ama söylemek istedim. İsmimi Ermenistan’daki bir gölden almışım.”
Ah biz ne çok isteriz, görmemeyi….
Bende ki iki delik kapatılmadı. Neler denedim inanın! Bir kuşa gidip tek tek oysun istedim. Az az, yavaş yavaş alsın istedim görümü. Kuş zehirleneceğinden korktu. İnsanlığıma dokunmak istemedi. Sonra bir horoza gittim, sen asil hayvansın. Sana bir şey olmaz dedim. Horoz, istemem benim gibi binlerce asil ne de çabuk zehirlendi, bir bilsen dedi. Ardından bir kedi. Sizler, kediler dünya dışı yaratıklardansınız. Birkaç tırmık yeter bana dedim. Gerindi ve uğraşamam senle dedi. Sonra bir koyundan yünlerini istedim. En azından kapatayım dedim. Senin beyazlığın gözlerimi karartsın. Koyun güldü, çobanım için bunlar, sana veremem dedi. Şimdi burada Yediz olsaydı La Fontaine masalları sunardı bize. Hangi hayvanın beni kurtaracağını o bilirdi. Çobanın koyunu keseceğini o bilirdi. Yediz burada yok!
‘Yarın görüşürüz’. Dedi, Eyaz asla iyi günler, iyi geceler, iyi akşamlar demezdi. Ondan duyamazdınız. Ona göre asla iyi bir zamana sahip olamazdık. Yine de gülümsedim,
Bir hayaleti dilime musallat eder gibi iyi geceler dedim.