Düşlemenin her şey demek olduğunu onayladığımız gün, bunların sonsuz olduğunu anlayacağız. Düşleme, karşı koyuşun sesidir. Tanrı’da tanrısal bir şey varsa eğer, o da budur. Her şeyi düşlemeye cesaret vermesi!
Duyguların var, ama yanlış yerlere yöneltilmişler. Ara sıra coşuyor yüreğin. Yüreğini kanatanlara şükran besliyorsun; onlar için acı çekmiyorsun, acı çekmenin tadına varmak için acı çekiyorsun.
Şurası ilginç bir gerçektir, bir vücut, görünüşü ve dokunuşuyla ne kadar alışılmış olursa olsun, sahibinin ele geçirilmez ya da kaçak olduğunu sezdiğimiz ölçüde derin anlamlı bir gizlilik kazanabiliyor.
Eğilimlerini boğmakta direnirsen, sonunda bir balgam parçası olursun. Sonunda seni tıkayan parçayı tükürürsün, ancak yıllar sonra anlarsın bunun balgam değil de kendi öz benliğin olduğunu. Bu yitince de hortlakların kovaladığı bir manyak gibi karanlık sokaklarda koşturur durursun. Tam bir açık yüreklilikle her zaman şöyle diyebilirsin: «Ne yapmak istediğimi bilmiyorum.» Yaşamın sırat köprüsünü aşabilir, dürbünün ters ucundan çıkabilirsin. O zaman her şeyin ötende durduğunu görürsün, tutamayacağın kadar uzakta, şeytanca çarpılıp biçim değiştirmiş. Artık oyun bitmiştir. Hangi yöne gitsen kendini bir aynalı geçitte bulursun, deliler gibi sağa sola koşarsın da bir çıkış aramak için, pek beğendiğin kişiliğinin görüntüleriyle karşılaşırsın her yerde.
Sen kendi işinden ne kadar nefret ediyorsan, ben de benimkinden o kadar ediyorum. Başka iş de istediğim yok. Bütün istediğim, olduğu gibi bırakmak. Bir süre kendi başıma kalmak istiyorum.
«Ama Mona palavra sıkmıyorum. Ben...»
Neredeyse öfkeyle döndü bana doğru. «Bakacak bir karınla bir kızın var, öyle değil mi? Yardım konusunda senden tek sözcük bile duymak istemiyorum.»
Aynanın karşısında hiç çırılçıplak durmamış güzel kadınlar var: gövdenin saçtığı manyetik gücü düşündüklerinde dehşete kapılırlar ve kendi içlerine büzülürler, gövdelerinden yayılan kokunun bile onları ele vereceğinden korkarak. Başkaları da vardır, aynanın karşısında dururken dışarıya çırılçıplak koşup karşılarına ilk çıkana vermemek için kendilerini zor tutan..
Bütün dilediğim canlı kalmasıydı, yeryüzünde bir yerde, neresi olursa olsun, bu dünyada olsun, hiç ölmesin. Hiçbir şey ummuyordum, hiçbir şey istemiyordum ondan. Yalnızca var olması bile yetiyordu.
Çaresiz, aç bir sevgi içinde aradığım insan kaçıyor, uçan bir iksir gibi. Bütünüyle benim, neredeyse tutsakçasına, ama sahip değilim ona. Sahip olunan benim.