Selahattin Eyyubi'yi sadece Kudüs Fatihi olarak görmek eksik olurdu; zira o, Avrupalıların tamahla ve iştahla bakarak, kendilerinden önce fitnelerini saldıkları bu bölgede yaşayan Türk, Kürt ve Arapları gerçek bir gaye ve kardeşlik etrafında birleştirerek, kıyamete kadar şaşmaz bir miras bıraktı.