Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Selçuklu Devletlerinde Suikastlar

Hasan Taşkıran

Selçuklu Devletlerinde Suikastlar Sözleri ve Alıntıları

Selçuklu Devletlerinde Suikastlar sözleri ve alıntılarını, Selçuklu Devletlerinde Suikastlar kitap alıntılarını, Selçuklu Devletlerinde Suikastlar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Selçuklu yönetimi Nizamiye Medreselerini kurarak Fatımilerin Dar'ül Hikme'lerine karşı fikri mücadele vermiştir.
Sayfa 51 - Selenge YayınlarıKitabı okudu
Günümüz Selçuklu tarihçilerinin bir kısmı sultanın suikast neticesinde zehirlendiğini aktarırlar. Buna göre zehirleme olayı sultanın hizmetinde bulunan Hurdik tarafından gerçekleştirilmiştir. Hurdik, kulak karıştırmak için kullanılan aleti zehirlemiş, sultan da alet ile kulağını karıştırınca birkaç gün hastalanmış ve sonra da ölmüştür. Bu zehirlenme olayında, Hurdik'i azmettirenler hususunda başta oğlu Mahmud'u tahta geçirmek isteyen Terken Hatun ve sultan ile Cafer'in halifenin veliahdi olması hu susunda anlaşmazlığa düştüğü Halife Muktedi ve Nizâmü'l-Mülk'ün öldürülmesinde sultanın parmağı olduğuna inanan vezirin taraftarları şüphe altındadır. Fakat bunlar içerisinde yukarıda aktarmış olduğumuz dönemin bazı kaynaklarında Terken Hatun yönündeki şüpheler daha ağır basmaktadır.
Sayfa 77 - Selenge Yayınları
Reklam
Maskara Caferek
Sultan Melihşâh'ın Caferek adıyla tanınan bir maskarası vardı. O sultanın huzurunda Nizâmü'l-Mülk'ün taklidini yapar, sultan ile baş başa kaldığı zamanlarda ondan bahseder ve onun aleyhinde konuşurdu. Bu mesele Cemalü'l-Mülk'ün kulağına gitti. Cemâlu'l-Mulk o sırada Belh ve çevresinin valisi idi. Bunları duyunca hemen harekete geçerek Isfahan'a geldi. Buraya vardığında biraderleri Müeyyidü'l-Mulk ile Fahru'l-Mülk, kendisini karşıladılar. Cemâlü'l-Mulk, Caferek'in yaptığı maskaralıklara göz yumdukları için her iki kardeşine de çok kızdı.
Sayfa 78 - Selenge Yayınları
Sultan Alparslan'a suikast düzenlenmesi
Osman Turan gibi Selçuklu tarihçileri bu ok ve saldırı rivayetin masal mahiyetinde karşılamaktadırlar. Kale komutanını Batini olarak gösterenlerin yanı sıra Yusuf'un Deylem'li olduğunu ve Selçuklu tahtına göz dikmiş olan Kavurd'un kendisi ile temas halinde bulunduğunu, onun Yusuf vasıtasıyla planlı şekilde Alparslan öldürtüp Selçuklu iktidarını ele geçirmeye çalıştığını belirterek, kendisini feda eden bir düşmanlığın sebebini ortaya koymaya çalışmışlardır. Nitekim Yusuf'u Karahanlılara mensubiyetine dair kayıtlar bu nispetin ailevi değil, siyasi ve dini olduğunu gösterir ve Bâtini kimliğini değiştirmez. Zira Selçukluların, Islam dünyasını aşırı Şiilikten temizlemeleri Bátınileri daha erken zamanlarda gizli teşkilat kurmaya ve Türk-Islam düzenine, önemli kademelerdeki devlet adamlarına ve büyüklerine karşı suikastlar tertiplemeye sevk etmiştir. Filhakika Sultan Alparslan da bunların hıyanetine uğramıştır. Sultan birkaç gün sonra 24 Kasım 1072'de hayata gözlerini yumdu. 200 Nâșı Merv'e götürülerek babasının yanına defnedildi.
Sayfa 67 - Selenge Yayınları
Sultan Melikşah, 19-20 Kasım 1092 tarihin de öldüğünde Terken Hatun, onun ölümünü gizlemiş, hatta cenazeyi de gece yarısı iki kişi saraydan alıp götürmüşlerdi ve sultanın cenaze namazı bile kılınmamıştı. Yine sultan için Türk geleneğine göre, atların kuyruğu kesilmediği gibi, arkasından yas bile tutulmamıştı. Tüm bunları gizliden gizliye yapan, hiç şüphesiz Terken Hatun olmuştur. Olayın bu şekilde cereyan etmesi, Terken Hatun'un suikastın azmettiricisi olma ihtimalini daha da kuvvetlendirmektedir.
Sayfa 77 - Selenge Yayınları
Nizamu'l-Mülk'un katli
Sultan ve vezirin araları açılmış bir durumdayken, Melikşah Bagdat'a gitmek üzere Isfahan'dan 5 Ekim 1092'de yola çıktı. Beraberinde Terken Hatun, Tacu'l-Mülk ve Nizamü'l-Mulk de vardı. Nihavend yakınlarında Suhne denilen yerde konakladılar. Vezir Nizamu'l-Mulk Eba Ali el-Hasan b. Ali b. Ishak, bu sene 14 Ekim 1092 iftardan sonra mahfesinin içinde harem çadırına giderken Batinilerden Deylemli bir delikanlı olan Ebu Tahir-i Errani, sufi kılığına girerek şefaat veya yardım isteyen pozisyonda ona yaklaştı ve yanındaki hançeriyle onu öldürdü. Sonra kaçarken ayağı ipe takılıp düştü ve derhal yakalanıp öldürüldü. Batınilerin lideri Hasan Sabbah devlet erkanından ilk olarak Nizam'ul Mulk'ü öldürtmüştür. Otuz yıla yakın Alparslan ve Melikşah'a vezirlik yapmış olan Nizamu'l-Mülk'un cenazesi Isfahan'a götürüldü ve oradaki Türbe-i Nizam'a gömüldü
Sayfa 84 - Selenge Yayınları
Reklam
Müthiş sorgulama yöntemi
Vezir Ahmed b. Nizâmü'l-Mulk, bu sene Şaban ayında (Şubat-Mart 1110) camiye gittiği sırada Bâtıniler hançerlerle ona saldırarak boynundan yaraladılar. Almış olduğu yaradan dolayı bir süre hasta yattı, sonra iyileşti. Onu yaralayan Batıni yakalanıp şarap içirilerek sarhoş edildi. Sarhoş fedaiye, kimliği ve bu suikast eyleminde kendisine kimlerin yardım ettiği, arkadaşlarının kim olduğu soruldu. Batini, içkinin tesiri ile kendine yardım edenleri itiraf etti. Bunun üzerine Selçuklu askerleri, adamın söylediklerini de yakalayıp hepsini öldürdüler.
Sayfa 105 - Selenge Yayınları
Nitekim tüm bu gelişmeler yaşanırken bu dönemde Alamut'a karşı ilk mücadeleyi Rudbar ikta sahibi Emir Yaruntaş başlattı. Sultan Melikşah'ın emri ile Alamut'a saldıran Yaruntaş 1091'de ölünce, onun yerine Emir Altuntaş ve Emir Koltaş görevlendirildi. Altuntaş, Alamut'u, Hasan Sabbah'ı kuşatırken Emir Koltaş da Kuhistan'daki Hüseyin Kani'yi sıkıştırmıştır. Eylül 1092'de Batıniler bir gece baskınıyla Altuntaş'ı geri çekilmeye mecbur ettiler. Sultan bunun ardından bu kez Emir Kızılsarı'yı Batinilerle mücadele için görevlendirdi. Ancak Sultan Melikşah'ın suikast sonucu ölmesi ile beraber bu harekat da yarıda kalmış oldu.
Sayfa 74 - Selenge Yayınları
4 Eylül 1100'de iki Bâtıni, İsfahan şahnesi Emir Bilge Beg Sermez'i, Muhammed Tapar’ın Isfahan'daki sarayında böğrüne hançer saplayarak öldürdü. Bâtınilerden biri kaçtıysa da, diğeri yakalanarak öldürüldü. Emir, Bâtınilerden çok çekinir ve devamlı olarak zırhıyla dolaşırdı. Tesadüfen o gece zırhını giymemişti. Ayn gece oğullarının da Batiniler tarafından öldürülmesiyle sabahleyin evinden beş ceset çıkmıştı.
Sayfa 94 - Selenge Yayınları
Maskara Caferek'in sonu
Cemâlü'l-Mülk, Sultan'ın huzuruna girince Caferek oradaydı ve yine Nizâmü'l-Mülk'ün taklidini yapıyordu. Bu durum karşısında hiddetlenen Cemâlü'l-Mülk, sultanın huzurunda onu azarlayarak, "Senin gibiler nasıl olur da burada bulunur ve böyle bir toplulukta sultanın huzurunda konuşabilir?" dedi. Sonra huzurdan çıkar çıkmaz Caferek'in yakalanıp tevkif edilmesini ve dilinin ensesinden çıkarılarak kesilmesini emretti. Emri yerine getirildi ve Caferek öldürüldü. Cemâlü'l-Mülk, bununla da yetinmeyerek sultanın devlet adamlarından olan Ibn Behmenyar'ı yakalattırıp gözlerine mil çektirdi. Cemâlü'l-Mülk'ün üstüne vazife olmayarak sultanın maskarasını öldürmesi ve bir devlet adamının gözlerine mil çektirme yetkisi olmaması sebebiyle Sultan Melikşah, başta sesini çıkarmadıysa da daha sonra harekete geçti.
Sayfa 78 - Selenge Yayınları
Reklam
Böyle mükemmel bir ölüm az görülür :D
Sultan Muhammed Tapar, Şahdiz Kalesi'nin kesin olarak ele geçirilmesi emrini vererek askerlerini kaleye sevk etti. 25 Haziran 1107 tarihinde başlayan hücum sırasında Ahmed b. Attâş'ın yanında savaşacak ve onu müdafaa edecek az sayıda adamı kalmıştı. Bâtinilerin ileri gelenlerinden olan ve sultana sığınan birinin göstermiş olduğu yoldan kaleye çıkan askerler, Ahmed b. Attâş ve yanındaki seksen kişiyle çetin bir mücadeleye girişerek Bâtınilerin çoğunu öldürdüler ve bu fesat yuvasını ele geçirdiler. Kalenin Selçuklular tarafından fethiyle birlikte Ahmed b. Attaş da esir alındı. Bir hafta bekletildikten sonra sultanın emriyle şehrin her tarafında gezdirilerek derisi yüzüldü. Bu arada oğlu öldürüldü ve karısı da değerli mücevherlerini takarak kendini kaleden aşağıya attı.
Sayfa 101 - Selenge Yayınları
Hasan Sabbah ve adamlarına karşı muhalif olan devlet adamları, emirler, kumandanlar, suikastlara karşı önlem amacıyla elbiselerinin altına zırh giymişlerdir. Bu kişiler, zırhlarını giymedikleri zamanlar adeta sokağa bile çıkamıyorlardı ve dolayısıyla halkda müthiş bir korku ve endişe vardı.
Sayfa 117 - Selenge Yayınları
Sultan Melikşah zamanının önemli olaylarından bir tanesi de Hasan Sabbah meselesiydi. Hasan Sabbah, gizli olarak yürüttüğü Batini faaliyetlerini propaganda ve suikastların ötesine taşıyarak Sultan Melikşah'a tabi Alamut kalesini ele geçirmiş (4 Eylul 1090) ve burada bir Ismaili Devleti kurmuştu. Hasan Sabbah ve fedaileri, bir yandan Selçuklu topraklarına askeri saldırılarda bulunurken, diğer yandan manevi manada halkın inanç ve itikadını zedelemek için propaganda faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Bu propagandalara karşılık verenler ise suikastlara veya aşikar bir şekilde işlenen cinayetlere maruz kalarak bertaraf edilmekteydiler.
Sayfa 74 - Selenge Yayınları
Reşiduddin yakılan çifti şu şekilde aktarır;
"Dar bir sokağın girişinde bulunan kör bir adam: "Allah'ım bu kör adamı ellerinden tutup kapısının önüne getiren her kimse, onu bağışla" şeklinde dua ediyordu. Bu dar sokak sanki bir ölüm yoluymuş gibi uzun ve karanlıktı ve adamın evi bu sokağın sonunda bulunmaktaydı. Bu evin girişine bir kuyu kazmışlardı, ve yardım eden Müslümanları bu kuyudan aşağı atıyorlardı. Hatta kuyunun altında geçişler, yeraltı odaları ve özel odalar bulunmaktaydı. Altı ay boyunca bu böyle sürdü ve yaşlısı genciyle şehrin pek çok insanı ortadan kayboldu. Bir gün, yaşlı bir kadın, evden bir şey almaya çalışana dek hiç kimse bu sırrı açığa çıkaramadı. Kadın, acıklı inlemelerin sesini duyunca, evdekiler kadının yaptıklarını anlamasından korktular. Onu, ekmek verecekleri bahanesiyle eve çağırdılar. Kadın korktu ve kaçtı. Sokakta bulunan bir grup insana: "Bir evden gizemli bir yakınma sesi duydum ve birkaç kişi beni şeytanlaştırmaya çalıştı" demesi üzerine şehirde kaybettiği yakınlarını arayan büyük bir kalabalık evin kapısına geldi. Kuyuda kimisi ölü, bazıları çivilerle duvara asılı, bazıları zar zor nefes alabilen 300-400 civarında insan buldular ve adamı, karısını, onlara yardım edenleri evle beraber derhal yaktılar."
Sayfa 120 - Selenge Yayınları
Batıniler sadece halka değil, kendilerine karşı gelen ya da tehlike sezdikleri her insana suikast düzenliyorlardı. Dolayısıyla en ağır zararı sivil halk görmüştür. Örneğin Batıniler, 1104 de Hindistan, Maveraünnehr ve Horasan'dan gelen hacılara saldırarak mallarını yağmalamış ve insanları kılıçtan geçirmişlerdir.
Sayfa 118 - Selenge Yayınları
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.