Bir çocuğu şımartmak onu büyüme fırsatından yoksun bırakır ve kendisinin haklılık algısına karşı kayıtsız bir dünya ile yüzleştiğinde, gelecekle ilgili gerçekçi olmayan beklentilere kapılmasına neden olur.
Öfkenin kendi başına yıkıcı olduğuna yönelik yanlış bir kanı vardır. Aslında, öfkenin sağlıklı ifadesi sorun ve çatışmaların gün ışığına çıkmasına yardımcı olur ve çözülmelerini olanaklı kılar.
…erken dönem ilişkisel eksiklikler veya sorunlar gelecekteki ilişkisel güçlüklere; bu durumda belirli eksiklikler veya sorunlar da ilgili karşılanmamış ihtiyaçlara ve ilgili şemalara yol açarlar.
Danışanlar kendilerini, erken dönem uyumsuz şemalarını tetikleyen yetişkin durumları içinde bulduklarında deneyimledikleri şey, genellikle çocukluklarından kalma -çoğunlukla bir ebeveynle yaşadıkları- bir dramdır.
Duygusal ihtiyaçlarımız çocukluktan itibaren vardır. Birçoğu en güçlü haliyle çocuklukta kendini gösterir. Örneğin, güvenlik ve istikrar ihtiyacı tüm yaşam boyu sürse; de en güçlü şekliyle kişi daha savunmasız ve çaresiz olduğunda görülür.
Birçok kuramcı, narsisistik bireylerin, temelde var olan boşluk, yalnızlık ve aşağılık duygularını aşırı telafi ederek büyüklenmeci bir benlik geliştirdiklerini ileri sürmektedir.