''
Senin veya benim var olmadığımız bir zaman asla olmamıştır. Ve varlığımızın sona ereceği bir zaman da olmayacaktır. Fakat çok değer verdiğimiz bu suretler gelip geçicidir. Uyan. Uyan...
''
"Bir adam, çok büyük acılar içinde, bir doktora gitmiş 'Size nasıl yardımcı olabilirim' diye sormuş doktor.
'Her yerim acılar içinde doktor bey' demiş adam. 'Ne zaman şurama dokunsam' diye açıklamış parmağıyla kalbinin yakınında bir yere dokunarak, 'acıyor! Ve buraya dokununca' diye eklemiş burnuna dokunurken 'Ayy orası da acıyor! Buraya dokununca' demiş göbeğine dokunarak 'deli gibi acıyor!' Sonra da göz kapağına dokununca 'Ayy' diye inlemiş tekrardan. Bunun üzerine doktor adamı baştan aşağıya muayeneden geçirmiş. Sonunda 'Bayım' demiş. 'Bana gösterdiğiniz yerlerde hasta olan hiçbir şey bulamadım. Sorun şu ki, siz parmağınızı kırmışsınız!'
'Ben' o parmaktır. 'Ben' nereye girse orada devamlı sorun vardır. Özdeşleşme olmadan parıldayan 'Ben' ise doğal zihin halimizdir. Bedenle, şartlanmış zihinle ve yaptığın iş ile özdeşleşme olduğunda, ıstırabımızın nedeni o zihin ego olur. Cahilliği ile dokunduğu her yere, kendine ve başkalarına acı verir. Ve buna mukabil, başkalarının ona acı verdiğini hayal eder."
"Hangi yöne gidersen git, pusulanın ibresi her zaman kuzeyi gösterir. Sende de böyle olmalı. Ne yaparsan yap ya da nereye gidersen git, izin ver zihnin kalbinin içinde kalsın."
''Seni yavaşlatan hiçbir şeye dokunmaya istekli olma. Her şeyi bırak gitsin! Şimdi! Zamanı geldi. Çok fazla enerji, çok fazla ilgi, çok fazla gücü, çok azıcık değeri olan şeylere harcadın. Ufak tefek şeylere inanılmaz miktarda enerji verdin. Neden zamanının birazını, "Bütün bu şeyler olmadan ben kimim?" üzerine keşif yaparak geçirmiyorsun?''
''
Her şey sadece şu an. Senin varoluşun sadece şu an, zamansız şimdi. Bunun dışındaki her şey tutkunun, şartlanmanın ve hafızanın yarattığı bir rüya.
''