Kara bulutlar yağmur getirdi. Izdırapla sürülmüştü kalpler; umut tohumları ekildi, sevgi acılarla örülmüş gönüllerde filizlendi. Güz vakti, aşk başaklarıydı başları sonsuzluğun kısıtlanmışlığıyla eğilmiş olan. Coşkundu, tanımadı sınırları; tüm insanlığın semalarından serpişti; öyle yağdı ki tarih saatinin akrebi o selde boğuldu.
1915 yılının çalkantılarla dolu bir döneminde, Bingöl'ün Kiğı ilçesinden 4. kafileyle zorunlu yolculuğa çıkan köylerden bir ide Arek'tir. Arek Köyü kafilesinin içinde henüz 15 yaşında olan ; genç, güzel ve zeki bir kız olan Lusik de vardır. Herkes derin bir üzüntü içinde ama Lusik öyle değil; babası ona ağlayanları göstererek, "Onlar sevinçten ağlıyor kızım," demiştir çünkü 3. gün Dabalu'da onları bekleyen bir sürpriz vardır.
Lusik'in abisi Dikran, ABD'de hukuk öğrencisiyken geçimini çalışarak karşılamaktadır. Bir gün patronun kızına aşık olur, o günden sonra sabaha kadar içmeye başlar. Sarhoş olup kaldığı bankta bir sabah esrarengiz bir ses ona ruhundan seslenir; bu Dikran'ın hayatını yeniden şekillendirir. Dikran o sesin peşine düşer.