"Serap" adlı uzun hikâye, orta yaşlardaki bir adamın, gençliğe olan özlemi ve yaşlanmaya karşı korkularını dile getiriyor.
Otuzbeş yaşındaki erkek kahramanımız, bir gün vapurda genç ve güzel bir kadın görmesiyle, yaşantısını sorgulamaya başlıyor. Hayatın günlük rutinler ve âdetlerle çevrili olduğunu, tesadüflerle de şekillendiğini düşünüyor.
Nasıl bir ideale sahip olursan ol, yine de herkesin yaşadığı gibi bir hayat yaşamak zorunda kalınacağı sonucuna varıyor. Gençlik de yitip giden, geri dönülemeyecek bir güzellik olduğu için, bir "serap" olarak nitelendiriliyor.
Olay, ikinci meşrutiyet ve hürriyetin geldiği bir dönemde yazıldığı için kitapta yer yer istibdat döneminden yakınmalar da bulunuyor.
Vasat bir kitap olarak değerlendiriyorum. Okuyun veya okumayın diyemiyorum.