Mansur bin Nasr bin Nasrüddevle Ahmed:
Babası Nasr’dan sonra hükümdarlığa geçti.Sonra kendisiyle Vezir Fahrüddevle bin Cüheyr arasında savaş çıktı ve Fahrüddevle tarafından yenildi.Bundan bir süre sonra da kendisiyle Musul yöneticisi Ciğermiş arasında çatışma çıktı.Nasr’ı esir alan Ciğermiş,kendisini prangaya vurarak Cezire’de bir yahudinin evine kapattı.Nasr Muharrem 489(1097) tarihinde öldü.Onun ölümüyle,üyelerinden dört hükümdarın 91 yıl süreyle hüküm sürdükleri bu ailenin iktidar dönemi sona erdi.
Tarih bilimini öğrenmenin 10 faydası vardır:
1-İnsanları tanımak.
2-Bilinmeyen konuları öğrenmekten duyulan zevk ve sevinç.
3-Tarih biliminin,fazla külfet ve zorlanmaya ihtiyaç göstermeyecek ölçüde kolay elde edilebilen,yakın çevreden öğrenilebilen ve hafıza gücü üzerine kurulan bir bilim olması.
4-Tarih biliminin aktardığı çeşitli sözleri öğrenmekle,gerçek ile uydurmayı,doğru ile yalanı birbirinden ayırt edebilmek.
5-İnsanın birçok tecrübeye sahip olması.Düşünürler,tecrübenin insanoğlunun özelliklerinden olduğunu söylemişler ve tecrübeyi “on akıl”a dahil etmişlerdir.Oysa insan,birçok tecrübeyi tarih okumakla elde eder.
6-Tarihçinin,ihtilaflı olmayan olaylar konusunda,düşünürlere danışma ihtiyacında olmaması.
7-Tarihi öğrenmenin,büyük sorunlar ve problemleşen olaylar konusunda,azimli kişilerin iradelerini güçlendirmesi.
8-Tarih bilgisinin,bu alanda güçlü ve söz sahibi olanlara,büyük olayların ve kara felaketlerin meydana gelmesi sırasında sükunet ve soğukkanlılık sağlaması,umut ve cesaret vermesi.
9-İnsanın,sürekli olarak tarih okumakla,felaketlerin ve üzücü olayların meydana gelmesi sırasında sebat ve hoşgörünün basamaklarını çıkabilmek gücünü elde etmesi.
10-Bütün bunlara ek olarak tarih bilgisinin bir de şu faydası vardır: Sultanlar ve krallar sürekli olarak tarih kitaplarına baktıkları takdirde,onun aracılığıyla,yüce padişah olan Allah’ın mülkü dilediğinden almakta ve dilediğine vermekteki kudretinin ölçüsünü anlarlar; artık dünya onlara yüz çevirdiğinde aldanıp gurura kapılmazlar ve onlara sırt çevirdiğinde de üzülmezler.
Kürtler birbirlerinin sözüne uymazlar; aralarmda ittifak ve işbirliği yoktur. Merhum Sultan Murad Han’ın
müderrisi Mevtana Sadeddin, Osmanlı ailesinin olay ve
tarihlerini yüksek, düzgün bir ibareyle kapsayan türkçe tarihinde, bu duruma işaret ederek, Kürtler’in niteliği ve
yaradılışı konusunda şöyle diyor:Her biri, dağ doruklarında ve vadi derinliklerinde tek başına ve özgür olarak
yaşamayı tercih ederek, keyfince ve münferit yaşama bayrağım kaldırır. Allah’ın birliğini ifade eden Müslümanlıktaki kelime-i şehadetten başka, onları birbirine bağlayan
bir bağ yoktur.
Kürtlerin bu adla adlandırılmalarının tek nedeni, aşırı cesaretleri ve
savaşçılıklarıdır. O kadar ki, kavga alanlarında, savaş meydanlarında ve diğer çetin durumlarda tehevvür ve
pervasızlıkla nitelendirilmişlerdir.