Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan son kuvvetin bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar bizde o iktidarın da yok olduğu vakitlerdir ki, onun yerine geçen tesirli bir sükûnet, en şiddetli elem gözyaşlarından daha yakıcıdır.
Zavallı hafıza! Günden güne yok olduğunu hissettiğiniz, vücut denilen şu toprak yığınının üzerinde durmadan yaşamaya çalışır durur. Hüzün verici bir bakışı senelerce hatırlar. Bir sözü, bir gülüşü yıllarca saklar. Etrafından baş dönmesi verecek şekilde büyük bir süratle geçen bütün hatıra ve üzüntüleri hemen kaydetmeye çalışır. Bu katlanılması güç çalışma ile bütün kuvvet ve takati kaybolunca, bize ümit veren gelecek biter. Hayatımıza arkadaşlık eden geçmiş, unutma denizi içinde mahvolur. O zaman, ölüm derecesinde yaralanmış bir asker gibi, bizi mezarın kapısına bırakarak işini terk eder.