bir olayı cinayet noktasına getiren de anlık bir heves, bir olay değildi. Duyguydu. Bir zamanlar sağlıklı ve insancıl olan bir his, zamanla kötüleşerek kabarıyor ve derine gömülüyordu. Ama gömüldüğü yerde de rahat kalmıyordu. Kimi zaman on yıl larca gömüldüğü yerde kalıp kendi kendine besleniyor, büyüyor, hırçınlaşıyor ve kinle doluyordu. Derken sonunda bütün insancıl bağlarından kopup serbest kalıyordu. O noktadan sonra bu duy guyu ne vicdan, ne korku ne de görgü kuralları dizginleyebilirdi. işte olay o dereceye geldiğinde kıyamet kopuyordu. Bir insan, katile dönüşüyordu.
“Çoğu insan iyi izlenim bırakmak ister, doğru,” dedi Gamache. “Hepimize kibar olmamız gerektiği öğretilir. Ama Julia Martin için bu bir istekten öte gibiydi. Daha çok bir ihtiyaçtı.”
Mercedes ve BMW ’lerle gelip daha lüks oda istiyoruz, dediler.” Gülümsedi. Acı bir tebessüm değildi bu.
Sadece insanların bu kadar çok şeye sahipken hâlâ daha fazlasını istiyor olmasına şaşırıyordu.