Akova: "Uzun uzun anlatmak isterim oysa 'Sevdiğim Kadın Adları Gibi'nin nasıl doğduğunu. Dilimin ucunda kalır." diyor. Akova, büyüsel ifadenin 'büyücüsü' gibi geliyor bana. Seviyorum bunu. Bu büyüsel ifadeden sonra açıklıyor kitabı kısaca, bir ön sözle.
Sözcüklerin çağrışımlarından yola çıktığını söylese de okurların o sözcüklerin kadın adı oluşuna sahip çıkmasına da şöyle söylüyor:
"… okurlar … Onlara ne diyeceğimi bilemedim açıkçası. … ikna edilmeleri zordu. Bana kitabımla ilgili soru soranlara istedikleri türden, onları üzmeyecek yanıtlar vermeye başladım!" İnceliğin güzelliği.
Bence bırakalım sözcüklerin çağrışımlarını, kadın adı diye kabul etmeye devam edelim.
Şiir zaten kadındır.
Kadın, şiirdir.