On beş yaşında beyaz bir kız, vapur yolculuğu sırasında, kendinden iki kat büyük, Çinli bir adamla tanışır. Bu adamla birlikte tanışacağı iki kavram daha vardır: aşk ve cinsellik.
Tabii, sadece aşka ve cinselliğe dair cümleler okumuyoruz Duras’ın ödüllü romanında. Aynı zamanda bu genç kızın ailesine ve hayatına dair kesitler de okuyoruz. Bize sunulan kesitlerden gerçek bir aile olamamalarını, aile içi iletişimsizliklerini, yoksulluklarını, sevgisizliklerini görüyoruz. Ve bu parçaları birleştirdiğimizde genç kızın başka isteklere itildiğini düşünüyoruz. Bundan dolayı cinselliği ve hazzı keşfetmesi aşkı gölgede bırakıyor.
Irkçılık, toplum baskısı, cinsiyet ayrımı, nefret, yalnızlık romanda dikkati çeken diğer kavramlar oluyor.
Roman 111 sayfa olmasına rağmen aynı kısalıkta okunmuyor. Yaşananlar, bir albüme karışık dizilmiş fotoğraflardan anlatılıyor. Bir anı bizi seneler öncesine götürüyor. Yer ve zaman belirsiz. Zamanda sık sık ileri geri gidiyorsunuz. Anlatıcı bir yetmiş yaşında, bir on beş yaşında oluyor. Bu da romanı okumamızı haliyle zorlaştırıyor ve kafamızı karıştırıyor. Sona geldiğimizde ise tüm fotoğraflar albümdeki yerini sırasıyla alıyor.
Yer yer sıkıldığımı itiraf etsem de bir genç kızın yaşadıkları ve yaşayacaklarını merak ederek bitirdim. Çünkü sadece bir aşkla sınırlandırılacak bir roman değildi.
Kurallara, yasaklara karşı kendini dinleyen bir karakterle tanıştım.
Roman aynı zamanda filme de uyarlanmış.
Son olarak “Sevgili”yi Tezer Özlü okumayı sevenlere ve farklı tarzda eserler okumak isteyenlere tavsiye ediyorum.