" Başkalarını ancak kendimizi sevebildiğimiz kadar sevebileceğimiz; içimizdeki barış kadar başkalarına barışı götürebileceğimiz gerçeğini hatırda tutarak, içimize dönmenin her türlü selametin başlangıcı olduğunu bilelim. "
Aklı, varlığından ve birliğinden hiç şüphe etmediği yüce yaratıcısı olan Allah'ı nasıl razı edeceğini, O'na kul olma bilincine nasıl ereceğini düşünüyordu. Gönlü Rabbine teslim olmuş O'nun sevgisini, merhametini ve yardımını gözlemekteydi.
Sevgi varlık kazandıran: nefret ise yok oluşa sürükleyen bir etkendir.
İslam düşüncesinde Allah, tüm sevgilerin kaynağı, hatta bizatihi Sevgi olarak nitelendirilir. O, Vedûd'tur: yani hem seven hem de sevilen anlamındadır. Buradan hareketle sevgi Ondan çıkıp yine Ona döner.
Sevginin hareketiyle yaratma başlar, varoluş gerçekleşir.
Kalp Allah sevgisi ile dolunca içine sevgiliden başka bir şey almaz.
Gönlünde Allah sevgisini fark eden, kendinden başlayarak varlığı sevmeye doğru koyulur.
Allah tümüyle sevgi, yaratılış sevgi, insan sevgi, yaşam ve ölüm baştan sona sevgidir. Kısaca her şeyin özü sevgi ve her şey sevginin eseridir. O halde sevgi tanımlanan değil, tanımlayan: anlam değil, anlamlandıran: yoku var eden, varı var kılandır.
İnsanoğlu 'malım, malım' der durur! Oysaki senin malın; sadece yiyip tükettiğin veya giyip eskittiğin ya da sadaka olarak verip kalıcı hâle getirdiğin şeydir.