Sessizlikle karşılaşınca ekledi: "Babamın parasını aldıktan sonra beni öl-öldürmeyi planladıklarını düşünüyorum."
Sebastian bakışlarını genç kadının yüzünden ayırmamış ve sesini hiç yükseltmemişti. "Ne kadar saygısızlar. Peki, bundan bana ne?"
Sebastian, “Evlendiğimizde, size annenizin ailesinin hayal bile edemeyeceği kadar kötülüğüm dokunabilir.”
Evie, “Kötülüğün benim seçtiğim birinden gelmesini tercih ederim.”
"Hayalet mi?" St. Vincent ona inanmadığını belirten bir bakış attı. "Tanrım, ciddi olmadığını söyle lütfen."
"Ben bir çingeneyim," diye gerçekçi bir şekilde yanıtladı Cam. "Elbette, hayaletlere inanıyorum."
"Sadece yarı çingenesin. Bu da bana en azından geri kalanının biraz aklı başında ve mantıklı olduğunu düşündürüyor."
"Diğer yarım İrlandalı," dedi Cam özür diler bir şekilde.
"Tanrım," dedi St. Vincent tekrar ve sonra başını sallayarak uzaklaştı.
Sebastian; “Erdem sadece orta sınıflar içindir tatlım. Alt sınıfların böyle bir lüksü yoktur. Zenginlerin ise değerlendiremeyeceği kadar boş vakti vardır.”
“Kesinlikle.” Sebastian sandalyesinde yaslanıp miskin miskin gülümsedi. “Ahlaksız geçliğimde bana her ay para veren babamı vermeye razı olduğundan daha fazla paraya ihtiyacım olduğuna bu şekilde ikna etmiştim.
“Neden paraya ihtiyacın vardı?”
“Açıklamaya kalkarsam korkarım hoşlanmadığın kelimeleri kullanmak zorunda kalacağım.”
"Evie" diye zayıfça fısıldadı. "Görüyorsun ya, annenin yanına gidiyorum... Onlara arka kapıyı açık bırakmalarını söylemiştir... Böylece gizlice cennete girebilirim."