Her dilden konuşan ve her dine salik (bağlı) olan insanlara, şu koca dünya üzerindeki yerler kâfi gelmiyor mu? Birbirlerini boğazlayan bu insanlar, yeryüzüne sığamıyorlar mı?
Kaynarca Muahedesi'nin (antlaşmasının) akdedildiği (yapıldığı) tarihten itibaren yedi sene, nispeten sükut içinde geçmişti. Fakat bu müddet zarfında Osmanlı Hükümeti erkanının idaresizlikleri yüzünden Kırım Hanlığı eriyip gitmiş. Çarlığın dev ağzı, bu nefis lokmayı da yutuvermişti.
...korkarım Şamil bu gidişle beni de yiyecek...
-Lütfen kumandana söyleyiniz. İştahım daima yerindedir. İyi yemekleri severim. Fakat bu hususta kendileri hiç bir korku ve telaşa kapılmasınlar. Çünkü ben, Müslüman'ım. Domuz eti yemem.
İşte, Şamil'in muvaffakiyet sırlarından biri de, bu idi. Bir milleti, kadınlarına varıncaya kadar ateş hattına dökmek ve onları, en büyük düşmanlarının bile takdir ettiği şekilde ölüme sevk etmek.
Tanrı'nın yalnız çokluğa yardım edeceğini zannetmeyiniz...Hayır! Allah daima müminlerin hamisi (koruyanı) ve yardımcısıdır. Onun için kafirlerin çokluğu, hiçbir zaman ehemmiyeti haiz değildir. Etrafınıza bakınız. Her şey bu hakikati ifade ediyor. Mesela, gül adi otlardan daha az değil midir? Çakıl taşları, inciden daha çoktur. Fakat dünyanın bütün çakıl taşlarının, bir tek inci kadar kıymeti yoktur. Koca bir demir parçasıyla, tırnak büyüklüğünde olan altın müsavi olabilir mi? İşte biz de, kafirlere nispetle az olmakla beraber, onlardan pek çok kıymetliyiz. Nitekim Cenab-ı Hak bile bizim kıymetimizi onlardan üstün tutmuş... Onlarca, dünyanın fani saadetlerini vermesine mukabil, biz de ahretin ebedi nimet ve hayatını vaat etmiştir, diyordu.
Şimdi, bataklıkta düşman kurşunları arasında sıkışıp olan Nogaylar, hatırası ebediyen unutulmayacak olan son fedakarlıklarını da yapmışlardı. Evvela, arabalarını ve eşyalarını tutuşturmuşlardı. Bunlar, cayır cayır yanarken, hayvanlarını parçalamışlardı. Sonra, kadınlarıyla çocuklarını üzerine atmışlar, onları, düşman ayakları altında süründürmemek için birer birer kesmişler, kanlı cesetlerini bataklığa atmışlardı. Ve en nihayet göğüslerini asker kıtalarının süngülerine karşı açarak:
-Gelin...Parçalayın, diye bağırmışlardı.