Rahman'ın o has kulları "Ey Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olacak eşler ve nesiller bağışla ve bizi takva sahiplerine önder eyle!", derler.
Furkan suresi, 74. Ayet
Resûlullah (s.a.v) iki şeyden birini yapma konusunda serbest bırakıldığı zaman, günah olmadığı takdirde mutlaka onların en kolay olanını seçerdi. Yapılacak şey günah ise, ondan en uzak duran kendisi olurdu.
Peygamberimiz Efendimiz'in mal konusundaki davranışına ve ahlâkına bir bakalım. Allah Teâlâ ona yeryüzünün hazinelerini bağışlamış, ülkelerin fethini nasip etmişti. Daha önce hiçbir peygambere ganimetler helâl kalınmadığı halde ona helâl kılınmıştı. Onun sağlığında Hicaz, Yemen ve bütün Arap yarımadası ile Suriye ve Irak topraklarının bir kısmı fethedilmişti. Bu fetihlerde elde edilen ganimetlerin beşte biri yani humus, gayri Müslimlerden alınan baş vergisi demek olan cizye ve zengin Müslümanlardan alınan zekât paraları o kadar çoktu ki, pek az kral dışında hiçbir hükümdar bile bu kadar parayı toplayamazdı. Bir de yabancı krallar Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selleme çeşitli hediyeler gönderirdi. Fakat o bütün bunlardan hiçbir şeyi, hatta bunların tek bir dirhemini bile kendisi ve ailesi için almaz, onları harcanması gereken yerlere harcar, başkalarını zengin eder ve Müslümanları her bakımdan güçlendirirdi.
Hz. Âişe radiyallahu anhâ şöyle demiştir: "Resûlullah vefât edince geride ne bir altın bıraktı, ne de bir gümüş. Ne bir koyun bıraktı, ne de bir deve..."