Abdülrahim Andejani- Kâbe’nin Komşusu

Sin

Özkan İrman

About Sin

Sin subject, statistics, prices and more here.

About

SİN; Arapça’da on ikinci harf, Kur'an-ı Kerim'de insan anlamına gelen sesleniştir. Hala yeryüzü medeniyetinde birinci evreyi yaşayan insan denen varlık, yaşadığı toplumun inancının, anlayışının, geleneğinin söylemini benimseyerek diğerlerine karşı HAKLI-GÜÇLÜ-DOĞRU olduğunu savunur gider. Oysa düşmanı tek ve yegânedir. O düşman; insanlığın doymaz benliği, nefsi ve sonuçta hiç tatmin olmayı bilmeyen arzularıdır. Bu tatminsizlik diğerini öz yurdunda ya esir eder ya da göçe zorlar. Yazar, insanların birbirini anlaması, doğal karşılaması, hoşgörülü olması yolundaki mücadelesinde, tüm inanışların dışında yukarıdan bir bakışla "SİN " Abdülrahim Andejani'nin hayatını kaleme aldı. Onu tanırken bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya savrulan hayatların kaderlerinin nasıl şekillendiğine; aynı zamanda insanın düşünce ve inanç biçiminin başka coğrafyalardan ne kadar etkilendiğine tanık olacaksınız. Her Sin bir ömür, her ömür bir romandır. “Bir ders vermeye gelir Sin bazen, bin ders alır gider Sin."
Estimated Reading Time: 5 hrs. 20 min.Page Number: 188Publication Date: February 2016Publisher: Uçurtma Yayınları
ISBN: 9756058396845Country: TürkiyeLanguage: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

About the Author

Özkan İrman
Özkan İrmanYazar · 28 books
1964 yılında Bursa’da doğdum. Henüz okula bile başlamadan babamın yanında ekmek parası serüveniyle tanıştım. Önceleri şunu al, şunu ver derken kendimi bulaşık yıkarken, boş toplarken, kuyruklarda beklerken buldum. İlkokula ‘kendi muhitim’ olan Hamzabey’de başladım. Okula giderken bir yandan da en küçük zamanı bile babamın üç tekerlekli arabasının yanında geçirir olmuştum.1970’li yıllar babamın yedeğinde Pirinç Hanı’na gidip gelerek geçti. Orası benim hem oyun parkım hem işyerimdi. Aslında oyun neydi, iş neydi? Onun bile ayrımında değildim tam. Çocukluk işte. Muradiye Ortaokulu’ndan sonra, Tophane Endüstri Meslek Lisesi günlerim başladı ama Pirinç Hanı yine hep hayatımdaydı. Ben bir mezeci çırağıydım, derken işin kalfası oldum, ustası oldum. Hem lise bitti hem Pirinç Hanı. Babam emekli oldu. Ben de SKT yağ keçe ve rulman fabrikasına işçi olarak girdim. Orada çalışırken gazete ilavelerinden de üniversiteye hazırlandım. Bugünkü adıyla Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandım. O zaman adı; Dokuz Eylül Üniversitesi Muğla İşletmecilik Yüksek Okulu idi. Okuldan sonra askerliğimi yedek subay olarak; Karakozak Türbesi dahil Suriye sınırında dört değişik karakolun, karakol komutanı olarak yaptım. Geceleri pusularda geçen zor günlerdi. Askerlik bitimi 1988 yılında Bursa’ya döndüm. Aynı yıl havlu sektöründe satış mümessili olarak çalışma hayatına atılmamın bir yıl sonrasında üniversiteden arkadaşım olan Selvinaz Hanım’la dünyaevine girdik. Çalıştığım havlu sektöründe hep kendi markamı yaratmanın hayalini kurdum ve 1994 yılında ufak bir dükkanda başlayan Minteks maceramı 22 yılda yeniliğe ve kaliteye önem veren büyük bir şirket haline getirdim. Selvinaz Hanım’la evliliğimizden Irmak İrman Gazioğlu, İsmail Arda İrman ve Ali Tuna İrman isimlerinde üç çocuğumuz bulunuyor. Bugüne kadar çevremde olup bitenleri gözlemleyerek ve hafızama kayıt ederek geçen günlerimden sonra Mezeci Çırağı Pirin Hanı, Kafamın Tasını Attıran Şeyler, Sizin Çentiğiniz Var Mı, We Are Going To Finland, Ortak Hadi Gel Batalım, Gül Ağacı Gül Beni ve Sosyal Medya Cinayetleri isimli 7 kitabımı* okurlarımla buluşturdum. Bunun yanı sıra bu yaz bir sinema filmi macerası geçti başımızdan. Laf ok gibidir derler ya bir TV programında ağzımdan dökülüveren “belki ben filme çekerim” sözü ok oldu hedefi vurdu. Pirinç Hanı Mezeci Çırağı kitabım senaryolaştırılarak beyazperdeye uyarlandı. Babam Mezeci İsmail Hakkı’ya karşı olan vefa borcumun bir kısmını da bu şekilde ödemiş oldum. Bursa ile birlikte büyüyen ben, gözümün gördüğü yüreğimin hissettiği her şeyi kaleme almaya devam ediyorum.