Anlam Arayışında Sanat ve Sinema

Sinemanın Kökleri

Enver Gülşen

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Müslüman , "sanat toplum için mi, sanat için mi?" sorusunu sorduğundan itibaren, sanatın "nereden geldiği" ve "nereye gittiği" meselesini ebediyen görüş alanından çıkarmış demektir. Halbuki sanat, Allah'ın insana verdiği bir hakikat yüküdür ve o hakikat yükünün farkına varan sanatçı için, sanatının "düzeyini" belirleyecek ve onu "aynı damanda kendi için de" yapacak olan şey, bu hakikat yükünü taşımadaki becerisidir.
Dünya devasa bir sınav kâğıdı... Sorular zor, cevaplar meçhul, Meçhulün içinden malumun izini sürmek daha da zor... Güzelin ve huzurun izini sürmek ve hayat denen acı suyu kana kana içebilmek hep, sinden zor. Zoru kolaylaştıracak, acıyı bal eyleyecek aşk lazım... Açlığa, susuzluğa, yoksulluğa, umutsuzluğa, aşağılanmışlığa panzehir olacak aşk.
Reklam
Dreyer'in Ordet/Söz Filminin final sahnesinde, Hz. İsa benzeri bir karakter ölmüş olan yengesini “Tanrı'nın inayetiyle” diriltir. Hiçbir fazlalığa, fanteziye, gerçeküstüne açılan hiçbir yöne sahip olmayan Film, finalinde "hiç olmayacak” bir sahne ile biter. Ancak filmi izleyen, filmin ruhuna ve Hz. İsa'nın hakikatiyle ilişkisine vakıf olan birisine, o ölü diriltme sahnesi asla “Fantastik” gelmez. Zira, yönetmenin asıl işaret etmek istediği, hakikatin sürekliliği ve “yaşıyor” olmasıdır. Mucizeler, insanlık tarihinin bir döneminde olmuş bitmiş bir şey değildir. Yine "yaratma eylemi” başlangıçta gerçekleşmiş ve Yaratıcısı kenara çekilmiş şeklinde düşünülemez. “Her an bir iş üzeredir” Allah ve mucize denen şey bizatihi insanın hakikati ile ilişkili bir oluş biçimidir. Yönetmen, insanın hakikatini hatırla(t)mak için, görünürde gerçeküstü öğeler kullanmıştır; ancak bu öğeler asla Filmin kendi gerçekliği, maneviyatı içinde sentetik bir “Fazlalık” olarak görülemez. Tam tersi, Filmin aktığı şelaledir orası.
Sayfa 161Kitabı okudu
Natüralist sanat, nesneyi duyu organlarıyla “deneysel” olarak ve rasyonel aklın çıkarımlarıyla tanımlamanın ve gösterme isteğinin bir çıktısıydı. Bu sebeple dış gözleme ve gözlenenin taklidine dayanıyordu. Nesne ile objenin kesin bir şekilde birbirinden ayrıldığı Kartezyen düşünce, natüralist modern (modernist değil) sanatın aurasını oluşturur. Bu yüzden natüralist sanat yatay zeminde işler. Temsil edilen ile temsil eden, gösterilenle gösteren, hepsi yatay zeminin üzerinde karşılıklı gidiş-gelişlerle anlamlandırılırlar. Bu yüzden natüralist sanatın mecazı kutsal sanatın sembolleri gibi değildir.
"Ne zaman ki şiir yazabileceğimi anladım, şiir yazmayı bıraktım!" Sezai Karakoç'un otuz küsur yıldan beri şiir yayımlamıyor olmasını nasıl anlamalıyız yoksa?
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.