Sinematografik Masal

Jacques Ranciere

Sinematografik Masal Quotes

You can find Sinematografik Masal quotes, Sinematografik Masal book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Sanatın ve politikanın ortak çalışması işte böyledir: gösteren sözcüklerin ve konuşan görüntülerin durmadan birbiri yerine geçişini (ki bu durum dünya müziği olarak inancı dayatmaktadır), akışını kırmak. Temsili magmanın Birini ikiye bölmek gerekir: sözcükleri ve görüntüleri ayırmak, sözcükleri tuhaflıkları içinde işitmek, görüntüleri budalalıkları içinde göstermek gerekir.
Godard, Marker'ın tam tersini yapar: sözcüklerin ve görüntülerin şen keşmekeşini ikonun şanına doğru götürür. Yüzyılın kurmacalarının fragmanlarını bir araya getirmek suretiyle, resimsel figürlerin mirasçıları olan sinematografik gölgelerin -ruhsal ve plastik- krallığını sonsuzlaştırır. Enstalasyon sanatına yakın olan Marker'da ise, tam tersine gölgeler krallığının maddi ihtişamının zararına olacak şekilde onaylanan şey birleştirme ve ayrılma işlemi olarak görüntüdür. Böylelikle "şiirin şiiri", bir yüzyılın bilançoları çağında ve görüntülere ilişkin teknik devrimler çağında, birbirine çok yakın ve radikal olarak karşıt iki figür bulur. Bir mezara karşı bir başka mezar; bir şiire karşı bir başka şiir.
Reklam
Hatıra veriler arasındaki, olgulara ilişkin tanıklıklar ve eylem izleri arasındaki bağlantı olarak, Aristoteles'in Poetikasında bahsedilen ve Aristotles'in muthos adını verdiği sistema ton pragmaton, "eylemlerin tertibi" olarak kurulmak zorundadır: herhangi bir kolektif bilinçdışına gönderen "mit" değil, fakat masal ya da kurmaca. Hatıra kurmacanın eseridir. Tarihsel vicdan burada hala paradokstan yakınabilir ve sabırlı hakikat araştırmasını, genellikle güçler ve bilhassa da totaliter güçler uyduran kolektif hatıranın kurmacalarının karşısına çıkarabilir.
Kimilerine hala paradoks gibi gelen bir kaç apaçık husustan hareket edelim.Bir hatıra, bir bilincin anılarının toplamı değildir. Çünkü öyle olsaydı, tam da kolektif hatıra [hafıza] fikri anlamdan yoksun olurdu. Bir hatıra, işaretlerin, izlerin, anıtların belli bir bütünüdür, belli bir tertibidir. Kusursuz mezar, Büyük Piramit, Keops'un hatırasını korumaz. O bu hatıranın kendisidir. Kuşkusuz her şeyin iki hatıra rejimine ayrıldığı söylenecektir: bir yanda, geçmişteki bu hükümran güçlerin hatırası (ki, bunların bazıları yalnızca mezarlarının dekoru ya da malzemesi itibariyle bir gerçekliğe sahiptirler) ; diğer yanda ise aksine en alelade varoluşların ve en sıradan olayların tanıklığını kaydetmeye ara vermeyen çağdaş dünyanın hatırası. Enformasyonun bol olduğu yerde, hatıranın yeterinden fazla olduğu varsayılır. Oysaki günümüz, böyle olmadığını gösteriyor. Enformasyon hatıra değildir. Enformasyon hatıra için biriktirmez, yalnızca kendi çıkan için çalışır. Ve onun çıkarı yalnızca şimdinin soyut hakikati kendini onaylasın diye her şeyin çabucak unutulmasındadır ve gücünü bu hakikate tek yeterli şey olarak sunmaktadır.
Dolayısıyla Bergson'un ardından Deleuze imgeyi şöyle tanımlayacaktır: "evrenin sonsuz büyüklüğü içinde yayılan değişimlerin dört bir yanda üzerinden geçtiği yol."Dolayısıyla imgeler tam olarak dünyaya ait şeylerdir. Bundan mantıksal olarak bir sonuç çıkartmak gerekir: sinema bir sanatın adı değildir. Dünyanın adıdır. "İşaretlerin tasniflenmesi" bir elemanlar teorisidir, varolanların kombinasyonlarının doğal bir tarihidir. Dolayısıyla bu "sinema felsefesi" birden bire paradoksal bir dönemeç alır. Sinema genellikle imgeleri ve görsel imgelerin zincirlenmelerini keşfeden bir sanat olarak değerlendirilir. Öyleyse bu kitap radikal bir tez ileri sürmektedir. İmgeleri kuran şey ne bakış, ne imgelem, ne de sanattır. İmgenin kurulması gerekmez. İmge kendinde mevcuttur. Ruhun bir temsili değildir. Hareket halindeki ışık-maddedir. Bakan yüz ve formları tasarlayan beyin, tam aksine imgelerin her yöndeki hareketini kesintiye uğratan bir kara perdedir. Göz maddedir, ışık imgedir, bilinç ışıktır.
Deleuze bize kendi ifadesiyle şunu söylüyor: "Vertov'a göre montajın yaptığı şey, uzanım herhangi bir noktasının, Üzerlerine etkide bulunduğu ya da onun üzerinde etkide bulunan tüm noktaları -bu etkiler ve tepkiler ne kadar uzağa yayılırsa yayılsın- algılayabileceği biçimde, algıyı şeylerin içine taşımaktır, algıyı maddenin içine koymaktır."
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.