Sadece ekonomik bir sömürüye tabi olduğunu ve düşük bir ücretle yaşamak zorunda bırakıldığını biliyorsak bir işçi hakkında çok az şey söylüyoruz demektir.Ama kıyafatlerinden ve konuşmasından dolayı küçük görülmekten korktuğunu,nasırlaşmış ve büyük ellerinden utandığı için başka insanların yanında ellerini saklamaya çalıştığını,çocuklarının kendisi gibi işçi olmasını istememesine rağmen işçi olduklarını görüp üzüldüğünü,üst-orta sınıftan insanların çoğu zaman kendisine selam vermeden geçip gittiğini,kendisine saygı gösterilmezken başkalarına sürekli saygılı davranmak zorunda kaldığını,ona ismiyle hitap edilirken başkalarına "bey"demek zorunda olduğunu biliyorsak,işçi olmanın kültürel anlamı konusunda çok daha fazla şey söylüyoruz demektir.
Fakat kimse bir doktorun ya da mimarın işini iyi yapıp yapmadığını "esrarengiz" hale getirmeyecektir. Onlar iyide de kötüde de kendi kendilerinin yargıcıdırlar, çünkü ne yaptıklarını gerçekten bilen bir tek onlardır.
Eğer Nietzsche haklıysa, yani modern dünyada güç ve sevgi yanlış biçimde birbirlerinden ayrılmışsa, bu yanlışa neden olan şey sınıf sistemidir. Kişinin kurumsal rolünün ötesini görmesinin bedeli, sevginin güçten ayrılmasıdır.
Çelişkiyi ortaya çıkaran, emirleri alan kişinin kendisidir; bu emir-ödül ilişkisini diğerlerine duyduğu arkadaşlık ve hassasiyetle ölçerek durumu daha karmaşık bir hale getiren kendisidir.
Çalışma ve savaş hali insanları aynı sona taşır: insanlara ne kadar çok başkaları uğruna kendilerini inkar ettiklerini hissettirirse, başka birisinin ahlaki hakimiyetine boyun eğmemeye o kadar çok hakkı olduğunu düşünmesine neden olur.