“Adını öğrenmek istemiştim. Ve öğrenmiştim. Öznur. Gözleri kadar tatlı bir adı vardı. Sesi dünyanın en güzel melodisiydi. Hem bu kadar tatlı hem utangaç hem de güzel olması mümkün müydü? Evet mümkündü. Yüzündeki o utangaç gülümsemeyi unutamazdım. O arkasını dönüp giderken ben yüzümde aptal bir sırıtmayla kala kalmıştım. Aklım başıma o gittikten sonra gelmişti. Telefon numarasını almamıştım. Arkasından sonra koşsam da yetişememiştim. Otobüsün arkasından bakarken aptallığıma sövmüştüm. O sırada saatlerdir ortalıkta olmayan Alex, sonunda teşrif etmişti.”