Herkese iyi bayramlar! Çehov’dan okuduğum üçüncü kitap bir kısa klasik. Tek bir öyküden oluşuyor ve adını yansıtan bir hikaye çünkü “öylesine” kaleme alınmış da yazılmış tadı verdi bana.
80 sayfalık bu öyküyle çıktığım yolculuğu akıcı ve harika buldum. Ayrıca okunması da kolay bir öyküydü. 19. yy Moskova’sının yoğun kasvetini hissetmemek de mümkün değildi. Yaşamdan bir kesitti ve gerçekçi olmasına rağmen derin ruh halini, iç çatışmayı yansıtan bir eser olduğunu düşünüyorum.
İki ana karakterin ruhu bu öykünün temelini oluşturmuş; hayatının son demlerini yaşamaya çalışan ve bir tıp profesörü olan Nikolay Stepanoviç ile sanata düşkün, hayat dolu bir genç kız olan Katya. Tiyatroyu her şeyden çok seven Katya, ölen babası tarafından Nikolay’a emanet edilmiş. Yaşlı adam ise kızımıza çok düşkün; çünkü kendi karısı tam bir sonradan görmeye dönüşmüş, öz kızı ise bir düzenbaza aşık ya da aşıkmış gibi görünüyor. Samimi ve doğal olmayan hiçbir şeyi kaldıramayan Nikolay ise soluğu Katya’nın yanında alıyor.
Bu iki karakterin insan iletişimlerinin ve yaşayışlarının çıkmazlarında, çatışmalarında boğulmasını okuyoruz aslında. Sanki bu iki insan diğer insanlar arasındayken boğuluyor ve biri batıp çıkarken diğerinin elinden tutuyor gibiydi. Kısacası Rus edebiyatının ilginç hikayelerinden biri olmuş ve severek, keyifle okudum. Kısa klasikler için öneri isteyen herkese de tavsiyemdir bu güzel kitap.