Yine harika bir Lev Tolstoy romanı "Sivastopol" Tolstoy'un hümanist savaş karşıtı kişiliği her sayfada kendini hissettiriyor. 1853-56 yılları arasinda gerçekleşen Kırım savaşı romanın dekorunu oluşturuyor. Savaşın vahşeti, insanlarin acımasızlığı ve savaşan insanlarin ruh halleri romanda başarıyla yansıtılmış tasvirlerdeki , okuru savaşın karanlik yüzüyle tanistirmasi ve adeta cephelerde gezdirmesi, Tolstoy'un daha sonra yazacagi "Savaş ve Bariş" kitabına hazırlıyor sanki kitabı okurken ara sıra kendinizi bir kanepede oturan, hoş bakışlarla sizi seyreden adeta yanına çağıran, pek zayıf, yaşlı bir askere endişeyle :
''Nerenizden yaralandınız?'' diye sorarken buluyorsunuz ''endişeli '' diyorum, çünkü başkasının acısı, nedense, insanın içinde kalp sızısından başka garip bir duygu daha uyandırıyor. Öyle ki, acı çekeni hem gücendirmekten korkuyor, hem de ona sonsuz bir saygı duyuyorsunuz.
Aynı salonda bulunan başka bir yaralı, arkadaşının ameliyatını dikkatle izliyor, haykırışları duyarak sarsılıyor, hafif sesle inliyor.Böylece yürekleri dağlayan bir çok manzaraya şahit oluyorsunuz.İşte bu salonda, savaşı, mızıka ve bandolardan, zıplayıp duran cakalı atlara binmiş generallerden ve sancakların dalga dalga akışından ibaret güzel, gösterişli ve intizamlı bir olay olarak değil, gerçek yüzüyle görüyorsunuz.Kan, ıstırap ve ölüm olarak ...