"Eğer bir devlet ilkeleri tarafından yönetilirse yoksulluk ve sefalet birer utanç vesilesi olur; ancak eğer bir devlet aklın ilkelerine göre yönetilmezse, zenginlik ve şeref utanç vesilesi olur."
Devlet, bireyi daha yüce ve bağımsız bir güç olarak tanıyıp, tüm gücünü ve yetkisini ondan aldığını kabul edip, bireye ona göre davranana kadar asla özgür ve aydın bir devlet olamaz.
Orada tesirlerinin kaybolacağını, seslerinin devletin kulaklarını artık rahatsızlık vermeyeceğini ve devletin dört duvarı arasında olduklarından artık onlara düşman gözüyle bakılmayacağını düşünen varsa eğer, bu kimseler hâkikatin yalandan ne derece kudretli olduğunu ya da haksızlığı azıcıkta olsa deneyimleyen kişinin ne denli ikna edici ve etkili şekilde haksızlıkla savaşacağını da bilmiyor demektir.
Özünde, sadece halkın iradesini uygulamaya dökmek için seçtiği yöntem olan hükümet; halk onu kendi amaçları gereğince kullanamadan evvel aynı oranda istismar edilmeye ve amacından saptırılmaya müsaittir.
Konfüçyüs der ki: "Eğer bir Devlet aklın ilkeleri tarafından yönetilirse yoksulluk ve sefalet birer utanç vesilesi olur; ancak eğer bir Devlet aklın ilkelerine göre yönetilmezse, zenginlik ve şeref utanç vesilesi olur.."
Kendisini tamamen yoldaşlarına adamış gözüken kimse, onların gözüne faydasız ve bencil görünür, ancak kendisini kısmen adayan hayırsever ve insancıl biri olarak isim yapar.