Devlet hesabına kurulmuş tüm üniversiteler zihni geliştirmekten çok koşullandırmak için açılmışlardır. Oysa özgür bir cumhuriyette bilimleri ve sanatları geliştirmenin en iyi yolu herkese kendi parasıyla ve ünden yoksun kalmak pahasına öğrenim yapmak özgürlüğünü tanımaktır.
Bütün bu kötülükler, tüm mutluluk ve mutsuzluğumuzun yalnızca bir şeye, sevgimizi yönelttiğimiz nesnenin niteliğine bağlı olmasından kaynaklanıyor gibi görünüyor. Çünkü bir şey sevilmediği zaman, eğer o yok olacak olursa hiçbir çatışmaya, hiçbir mutsuzluğa neden olmaz. Ona başka biri sahip olacak olursa hiçbir kıskançlığa, hiçbir korkuya, nefret ve kısacası zi- hinde hiçbir karışıklığa neden olmaz. Söz konusu karışıklıkların nedeni, yok olabilen şeylere duyulan sevgidir. Fakat ebedi ve sonsuz bir şeyin sevgisi, zihni katıksız mutlulukla besler ve onu her türlü acıdan arındırır. Bu yüzden ebedi ve sonsuz sevgi çok çekicidir ve tüm gücümüzle araştırılmalıdır
Soruyorum, hiçbir suç işlememiş ve kötülük etmemiş olan kişilerin, yalnızca aydın olmalarından dolayı düşman muamelesi görmelerinden ve öldürülmelerinden ve kötüleri titretmesi gereken idam sehpasının, hoşgörü ve erdemin en yüce örneklerinin akla gelen her türlü alçaklık belirtisiyle halka teşhir edildiği bir alan olmasından daha acı ne bulunabilir?
Kendisinin dürüst olduğunu bilen kişi, bir cani gibi öldürül mekten korkmaz, hiçbir cezadan da çekinmez. Herhangi bir yuz kızartıcı davranıştan dolayı vicdanı sızlamamaktadır. İyi bu amaç uğruna ölmenin ceza değil onur sayılacağını, özgürlük uğruna ölmenin ise en büyük görkem olduğunu düşünür
IV- Kadınlar doğaları gereği mi, yoksa toplumsal olarak mı erkeklerin yetkisi altındadırlar gibi bir soru sorulabilir. Toplumsal olarak bu durumdaysalar hiçbir neden bizi kadınları yönetimin dışında tutmaya zorlayamaz. Gene de deneye başvuracak olursak bu durumun onların zayıflığından geldiğini görürüz. Dünyanın hiçbir yerinde erkekler ve kadınlar birlikte egemen olmadılar. Erkeklerin ve kadınların bulunduğu her yerde erkeklerin egemen olduğunu, kadınlarınsa yönetildiklerini görüyoruz, böylece iki cins uyumlu bir biçimde yaşamaktadır. (...) Ayrıca iki cinsin eşit ölçüde egemen olması, hele erkeklerin kadınlar tarafından yönetilmesi olanaksızdır. Üstelik insan duygularını göz önünde tutarsak, erkeklerin kadınlara duydukları aşkın genellikle cinsel istek dışında kökeni bulunmadığını, erkeklerin kadınların zihinsel niteliklerini ve bilgeliklerini güzellikleri kadar önemsemediklerini, sevdikleri kadınların kendilerinden başkalarını da beğenmesine katlanamadıklarını düşünürsek barışa büyük zarar vermeden ekeklerle kadınların eşit ölçüde egemen olmalarının sağlanamayacağını kolayca görebiliriz.