Weber'e göre bürokrasi, kalıcılığı, sürekliliği, sahip olduğu dakiklik, bilgi, düzenli tutulmuş dosyalanan ve arşivleriyle toplumda mevcut olan tüm diğer örgütlenmelerden çok daha büyük bir teknik üstünlüğe sahiptir.
Devletin baskı organları kamu düzenini sağlayabilmek için fiziki zora başvurma imkânını tekellerine alabilmişlerdir. Bunun sonucunda bireysel şiddetin her türü devlet tarafından yasaklanmıştır. Bu ne denledir ki, zarara uğramış bir kişinin zararını ihkak-ı hak anlayışı uyarınca bizzat tazmin etme ya da öç alma girişiminde bulunması, şiddet uygulaması men edilmiş bulunmaktadır. Önemli Weber yorumcularından R. Axlmann'in değerlendirmesine göre bu husus, modem devletin yurttaşların haklarım korumayı üstlenmiş bir kurum olduğuna işaret etmektedir. Bu durum, devlet yönetimini önceleri eline geçirmek isteyen rakip grupların ya da meydan okuyan yeni grupların elenmiş ve idareden uzaklaştırılmış olması anlamına gelmektedir.
Weber’e göre, devlet toplum üzerinde hâkimiyet kuran siyasal bir örgütlenmedir. Bu hâkimiyeti belirli sınırlara sahip bir toprak bütünlüğü üzerinde kuran devletin egemenliği kalıcı ve süreklidir, çünkü yaptırım gücüne sahiptir. İradesini kabul ettirmek için fiziki zora başvurma tekeline sahip olan bir örgütlenme biçimidir ve onun bu fiziki zor kullanma yetkisi meşru bir yetkidir.
Devlet yönetilenlerin itaatsizliğine karşı etkin bir biçimde işleyen bir örgütlenme biçimidir. Nitekim, Max Weber devletle iligili olarak yapmış olduğu ünlemiş tanımında bir siyasal kurum olarak devletin başlıca özelliğinin şiddeti bir araç olarak kullanma yetisine sahip bir örgütlenme olduğunu vurgulamaktadır.
Eğer siyasetin bir özelliği de kamu düzenini gerçekleştirmek ve toplumun yönetilebilirliğine yönelik bir eylem alanı oluşturmak ise hiç şüphe yok ki, toplumu yönetenlerin en mükemmel biçimde örgütlendikleri odak devlettir.
Siyaseti devlet bilimi olarak tanımlamak bilimsel analizi yürütmede kolaylık sağlamaktadır ve bu açıdan yararlan yok değildir, Gerçeklen de, bu tanımı benimseyen bir siyaset bilimci neyi inceleyeceğini kesin bir biçimde ve hiçbir tereddüde kapılmadan saptayabilecektir. Bu yaklaşımı izleyen araştırmacı için çözümleme alanı bellidir, araştırmasının alanı devlet aygıtından ibaret olacaktır. Siyaseti devlet-merkezli bir olgu olarak telakki edecektir.