AP ve diğer ortaklarla hükümet olduğumuz devrede idi. Kıbrıs Çıkartması'ndan sonra konulmuş olan "Silah Ambargo'sunun" kaldırılması için o Hükümet'in Hariciye Bakanı Sayın İhsan Sabri Çağlayangil bizi temsilen anlaşma şartlarını konuşmak üzere Amerika'ya gidecekti. Kendisine Necmettin Erbakan arkadaşımız gitmeden önce talimat veriyor:
-Biz Milli Görüş'ü temsil eden bir partiyiz. Amerikalılarla bu konuda yapacağınız anlaşma devletimizin milli haysiyetine uygun olmazsa biz
onaylamayız, diyor ve ona altı esas şart not ettiriyor. Çağlayangil Amerika dönüşünde Hoca'ya müzakerelerin safhaları hakkında bilgi veriyor:
-Meğer Hoca siz ne imişsiniz, isminizi söyleyince Amerikalılar hemen şartlarımızı kabul ettiler. Ama önce çok katı idiler. Konuşmalar başlayınca sizin not ettirdiğiniz şartları öne sürdüm. Kabul etmediler.
-Sayın Çağlayangil bu şartlar zehir zemberek, kabul etmemiz mümkün değil, siz bizim ne durumda olduğumuzu bilmiyorsunuz, başımızda bir senato belası var. Sizin şartlarınızı katiyyen onlara kabul ettiremeyiz hele biraz yumuşatın bunları, dediler. Ben ise:
-Ekselanslar, bu söylediklerinizin hiç önemi yok, bizim başımızda ise bir MSP derdi var, hele onun Genel Başkanı, Başbakan Yardımcısı Sayın Erbakan var. İşte bu şartlar onların şartları, diye cevap verdim. Bu cevabım üzerine iş değişti. İsteklerimizi aynen kabul ettiler. Sizin durumunuz bizimkinden daha zor dediler... Sizi tebrik ederim Hoca.
Ne demişler Köroğlu'nun gitmesinden nâmının gitmesi daha tesirlidir. Dediğimiz gibi ya bir de Milli Görüş tek başına iktidara gelirse neler olabileceğini bir düşünün siz.