Rasûlullah (s.a.v) in hayatını bu kitapta okumadan önce bazen evinde, bazen mescidinde, bazen de mihrabında sürekli ashabıyla konuşan onlara dini anlatan bir suret canlanırdı hayalimde ama bu kitaba başladıktan sonra fark ettim ki (kitap hâlâ bitmedi bu arada) Rasûlullah (s.a.v) çok hareketliymiş
Bilhassa inanç kültürlerinde "Yaratıcı" ve "Peygamberlik" itikadı bulunan toplumlara Hz. Peygamber'in ve onun evrensel mesajının sunulması kanaatimizce ancak ciddî hazırlanmış ilmî çalışmalarla mümkün olur. Şayet bu mühim ve aslî görev ihmal edilir, son derece dar çerçeveli, üstelik popülist ve hissî sâiklerle siyer yazılmaya ve roman- şiir gibi edebî formlarda peygamber takdimi yapılmaya devam edilirse, bütün insanlık ve özellikle de ülkemiz aydınları Hz. Muhammed'i bu kitaplardan değil, müsteşriklerin eserlerinden ve onların önyargılı peygamber tasavvurlarından tanımaya devam edeceklerdir.
Kitabın ilk üç kısmı Hz. Peygamber’in (s.a.s) tarihi şahsiyeti ve tebliğ mücadelesini incelerken, son iki bölüm ise onun şahsiyetine ve evrensel davetine odaklanmıştır ki, aslında onun siyeri bütün bunların toplamı olarak kabul edilmelidir. Buna göre, dördüncü bölümde onun şahsî özellikleri, ahlâkî hususiyetleri ve örnekliği, aile hayatı ile sosyal, siyasî yönü ve çocuklar ve gençlerle geliştirdiği münasebetleri esas alınmıştır.
Kitabın son bölümü ise, Hz. Peygamber’in (s.a.s) evrensel mesajlarını muhtevi olup, bunlar tevhid, adalet, ilim, kardeşlik, insan hakları ve barış başlıkları altında incelenmiş, bu şekilde çalışmada Allah Rasûlü’nün (s.a.s) hem sureti, hem de sîreti bir arada sunulmaya çalışılmıştır.
Kitap anlatımıyla kusursuz bilgilendirici anlaşılması kolay ve akıcı bir dille yazılmış olup okuyucuyu hiç sıkmamakta ve yormamaktadır okunacak olan peygamber efendimiz (s.a.s) in hayatına anlatan önemli eserlerden biridir.
Nahl suresi 72 ayet
"Allah sizin için kendi cinsinizden eşler yarattı.Eşlerinizden de size oğullar ve torunlar yarattı ve sizi hoş helal ve güzel şeylerden rızıklandırdı."
Bir kadın köle (cariye) açık ve kesin bir nikâh akdi olmaksizin sadece
efendisinin emir ve hizmetine bağlıdır. Çünkü evlilik (nikâh) durumunda
erkek hanminın vücudu üzerinde sadece bir yararlanıma hakkına sahip iken
kadın kölenin sahibi cariyesinin şahsı üzerinde de bir mülkiyet hakkına sa
hiptir. Diğer bütün insanlar, hattâ efendinin kendi oğlu bile bu câriye ile cin
sel ilişkiye girmekten kesinlikle men edilmişlerdir. Bir efendi, kendisinden
çocuk dünyaya getirmemiş olan bir câiyeyi satabilir. Sahibi cariyesinin bir
başka erkekle nikâh akdi yapmasına da izin verebilir; ancak bu durumda
efendi bu cariye ile bir daha karı-koca hayatı yaşayamaz. Eğer nikâhlanan
her iki taraf da köle ise doğan çocuk da köle olur. Sadece kocanın köle olma-
sı halinde çocuklar hür kimseler olarak anaya tâbi olurlar; sadece annenin
köle olması durumunda, doğacak çocukların o câiye kadının efendisine ait
olmayacağı konusunda efendi ile önceden anlaşmış olmak gerekir. Câiye
bir kadının kendi efendisinden olan çocukları hür olarak doğarlar ve bu ka
dın artik (ümmü'l-veled) "çocuklu anne" sıfatını alr. Hukuken bu, efendi
nin bundan sonra o cariyesini satamayacağı ve ne şekilde olursa olsun onu
herhangi bir erkeğe veremeyeceği hatta efendisi onu hayatta iken azat et
memişse, onun ölümüyle birlikte cariyenin kendiliğinden hürriyetine kavu-
Şacaği anlamına gelmektedir. İslâm hukukunda nikâhlı hür bìr zevce ile bir
câriye arasındaki en temel fark, cariyenin efendisi konumundaki kocasından
nikâhlı hür bir eş gibi miras alma hakkına sahip olmamasında görülür.