“Babaannem der ki;
Varı varlık eden de sensin,
yoku yokluk eden de..
Kamburu dağ, topalı bağ
sineyi sağ selamet eden de..
Senden gayri her şey, herkes bir rüya
Ayağındaki taşa, omuzundaki başa
etrafındaki telaşa
sen ne kadar anlam yüklersen
o kadar vardır
bağıra bağıra “varım” dese de güya
Sev kızım..
Gözlerinin altındaki halkaları,
umuduna sallanan baltaları da sev..
Yüzünün solan rengini
saçının kırılan telini de sev..
“Bugün ben de doğdum” diyen alnındaki çizgiyi
diline yarım yamalak mandallanan ezgiyi de sev..”
Babaannem der ki:
Sevdalar her şey güllük gülistanlıkken
zoru kolay eyleyen,
gelmiş geçmiş tüm efrada körleyen,
sessizken bile gürül gürül gürleyen,
lal dilleri bülbül gibi söyleyen,
ne açlığa ne tokluğa minnet eyleyendir kızım...
Sevdalar,
küçük bir çalı dikeniyle çizilince
pireyi deve belleyen,
kendi dalgasında bile yüzmeyi bilmeyen,
sonra kendi duvarlarında inim inim inleyen,
hem git deyip, hem de deli bekleyen
hiçbir aynada kendini göremeyendir kızım...
İmkansızı başarmak değildi
Gün geçtikçe içimizde büyüyen...
Artık çocuk değiliz...
Tek ihtiyaç duyduğumuz
Pörsümüş zamanlarda
Biraz huzur,
Biraz güven...
Babaannem derdi ki;
Varı varlık eden de sensin, yoku yokluk eden de...
Kamburu dağ, topalı bağ sîneyi sağ selamet eden de...
Senden gayrı her şey, herkes bir rüya...