…ve size yemin olsun ki, ey Atinalılar, bilge olarak tanınan bu kişilerden hepsinin değilse bile pek çoğunun birer aptaldan başka bir şey olmadığını gördüm. Bilgelikleriyle en çok ün salmış olanlar, bilgiden en yoksun olanlardı. Onlardan daha aşağı görülen insanlarsa daha bilgiliydi.”
“Hiçbirimizin gerçekten iyi ve güzel olan herhangi bir şeyi bildiğini düşünmüyorum ama ben bu adamdan daha bilgiliyim. Çünkü o hiçbir şey bilmiyor ama bildiğini sanıyor. Oysa ben ne bir şey biliyorum ne de bildiğimi sanıyorum. Bu durumda ondan daha üstün sayılırım.”
“Hal böyleyken, Tanrı’nın insanların en bilgesinin ben olduğumu söylemesinin anlamı ne olabilir? Üstelik onun yalan söylüyor olması imkân dahilinde bile değil. Bu onun doğasına aykırı olurdu.”
Sokrates'in kendine has tarzıyla , Yunan Nasrettin hoca gibi, düşündüğümüz karşılaştığımız bir çok konuya,açmaza ve gündelik etik felsefi sorulara verdiği cevaplardan oluşan kolay okunan keyifli eğlenceli ve düşünmeye sevk eden bir eserdi. Antik Yunan ve o dönemin etik ahlak tanrı adalet yönetim kavramları gibi bir çok kavram barındırıyordu. Sokrates'in mahkemedeki mağrur duruşu, uğruna yaşadığımız ve hayatımız boyunca inandığımız değerlerden ucunda hayatımız dahi olsa vazgeçmememiz gerektiğini düşündürdü. Çok eğlenceli hızlı okunan güzel bir eser okumayı düşünenlere öneriyorum.
Ve ayrilik saati nihayet geldi çattı, dostlarım, yollarımız burada ayrılıyor, sız yaşayacaksınız, bense öleceğim. Acaba bunlardan hangisi daha iyidir,bunu yalnızca Tanrı bilir.
Onlardan bana bir iyilik yapmalarını isteyeceğim. Çocuklarım büyüyüp de yetişkin olduklarında, eğer erdem yerine zenginliği veya başka şeyleri istediklerini görürseniz, ben nasıl sizin başınızı ağrıtıysam siz de onların başını aynı şekilde ağrıtın; kendilerine olması gerekenden daha fazla değer verir, önemsemeleri gereken bir şeyi yeterince önemsemez veya aslında beş para etmez insanlar oldukları halde kibirlenirlerse sizi kınadığım gibi kınayın onları. Şayet böyle davranırsanız çocuklarıma ve bana adil davranmış olursunuz."