Sokratis ve Yatır

Suphi Varım

About Sokratis ve Yatır

Sokratis ve Yatır subject, statistics, prices and more here.

About

(...) Stefanos mezarlıktan koşarak ayrılan bekçinin arkasından meşum bir tebessümle baktı, ellerini ovuşturdu. Bu akşam şans yüzüne gülmüştü. Mezarcının çocuğu hasta olmasaydı, onu def etmek için başka numara bulması gerekecekti. Palavra boldu onda. Aslında bu akşam mezarlığa gitme niyeti yoktu. Ancak o gün defnettiği genç kadının kocası, mezara karısının çok sevdiği eşarbı bırakmıştı. Stefanos, akşam yemeğinde bunu hatırlayınca, eşarba sahip olmak arzusuyla âdeta kendinden geçmiş ve kendini sokağa atmıştı. Detektif Sokratis, banka soygunuyla başlayan, Hıristiyan ve Müslümanlar arasında paylaşılamayan bir yatırın gizemiyle devam eden ve tabii ki yine esrarengiz cinayetleri aydınlatmaya çalıştığı yeni macerasıyla okurlarını heyecandan heyecana sürüklemeye devam ediyor. Oğlak Yayınları, polisiye edebiyatın usta yazarı Suphi Varım'ın,"Detektif Sokratis Polisiyeleri"nin yedinci kitabı, Sokratis ve Yatır'ı Maceraperest Kitaplar arasında yayımlamaktan gurur duyar.
Author:
Suphi Varım
Suphi Varım
Estimated Reading Time: 3 hrs. 51 min.Page Number: 136Publication Date: 2020Publisher: Maceraperest Kitaplar Yayınları
ISBN: 9789753299923Country: TürkiyeLanguage: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

About the Author

Suphi Varım
Suphi VarımYazar · 17 books
Suphi Varım’ın çocukluğu, İzmir’in beton ormanına dönüşmediği yıllarda, sokak aralarında ve arsalarda Çelik Bilek, Tom Miks, Kaptan Swing ve Zagor olarak geçti. Demek ki hayal gücü zengin bir çocuktu. Ailesi mahalle arasındaki iki katlı evi bırakıp dönemin modernleşme simgesi apartmanlardan birine taşınınca Kulver Kalesi’nden ve Darkwood Ormanı’ndan kopan küçük Suphi, beton blokların arasında ne yapacağını şaşırdı, hüzünlendi. Yerli TV dizilerindeki ifadeler gibi oldu ama idare edin artık. Ne de olsa kahramanımız, annesi ve anneannesiyle birlikte Yumurcak, Sezercik ve Ayşecik türü acıklı filmlere pek sık giderdi. O yıllarda mahalle kitapçısında tesadüf eseri Agatha Christie’nin ‘Ölümün Sıcak Eli’ romanını buldu; okur okumaz da polisiyenin büyüsüne kapıldı. Christie’yi Mickey Spillaneler, Maurice Leblanclar, Carter Dicksonlar, falan filanlar takip etti. Türk Sanat Müziği sanatçıları işe hep Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde başladıklarını söylerler ya, bizimki de bu polisiye ustalarının rahle-i tedrisatından geçerek yola çıktı. Kolej’de kendi kafasındaki arkadaşlarıyla gizli bir dedektiflik bürosu kurup apartman olmayı bekleyen metruk evlere girmeye, dedektifçilik oynamaya başladı. Bu arada söyleyelim ki dersleri tepetaklak gidiyordu. Ne yapsın? Ansiklopedi, polisiye, Rokambol, Fantoma hikâyeleri, çizgi roman okumak, Türklerin Anadolu’yu fethinden ve havuz problemlerinden daha cazip geliyordu ona. Zaman geçti ve genç Suphi Varım, artık Suphi Bey oldu. Yıllarca profesyonel yönetici olarak çalıştı. Yüksek lisansını ve doktorasını tamamlayıp ekonomi âlimleri arasına katıldı. Hatta bir üniversitede yardımcı doçent olup ders bile verdi. Bu yoğunluk içinde Nezihe’ye kocalık, Sedef’e babalık etmeye çalıştı. Derken, tarihî an geldi ve Suphi Bey, kırk dokuz yaşının baharında Tekaüt Suphi Beyliğe terfi etti. Çocukluk düşlerinin eşliğinde tam gaz polisiye yazmaya koyuldu. Yazar Suphi olarak kendini o küçük Suphi gibi hissediyor artık.