Son Kıvılcım (Ocak-Şubat) 6. Sayı

Son Kıvılcım 6. Sayı Kapitalizm

Son Kıvılcım Dergisi

Son Kıvılcım 6. Sayı Kapitalizm Sözleri ve Alıntıları

Son Kıvılcım 6. Sayı Kapitalizm sözleri ve alıntılarını, Son Kıvılcım 6. Sayı Kapitalizm kitap alıntılarını, Son Kıvılcım 6. Sayı Kapitalizm en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kızlarımız manası boşaltılmış ve asıl gayeden yoksun geleneklerle kolaya kaçılarak içine hapsedilmemelidir. Okumalı, anlamalı, kadında derinleşmeli, gerekirse akademik anlamda da üst düzey faaliyetler yürütebilmeli, dünya meselelerine kafa yormalı, idealist Müslümanlar olarak kendilerindeki yetenekleri keşfetmeli ve vazife şuuru edinerek bilhassa anne olma ve yuvalarını salim bir şekilde kurma yolunda engellenmemelidir. Yepyeni bir anlayışla, hadiselerin ve zamanın şuurunda olarak kadına yakışır biçimde yaşamayı öğrenmelidir. İçinde bulunduğumuz çağı dikkatli bir şekilde okuyabildiğimizde bütün bunların kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu fark edeceğiz. Kızlarımızı vicdanî hassasiyetleri gözeterek fark etme, tanıma. anlama ve dünya gerçeklerine hazır hale getirme mecburiyetindeyiz. Onlara güya kadın olmayı telkin ederken içlerindeki kadından mahrum etmemeliyiz. İslam'ın temel kuralları ve ölçüleri zaten açıktır. Topluma kasıtlı bir şekilde yansıtılan birtakım güvensiz ve şüpheci tavırlar, onlara olan sevgimiz önünde engel olmamalıdır. En azından bu hususlara riayet ederek özellikle evlatlar arasındaki adaleti sağlamak suretiyle aksi ihtimalleri azaltabiliriz.
Sayfa 168Kitabı okudu
Ne olursa olsun savaşta veya barışta taraf olmalı insan, tarafını belli etmeli. Mücadelenin içindeysen zaten tarafın bellidir. Mücadelenin her türlüsü bu tabii. Bizzat meydanda olmak da var. meydandakilere her türlü yardım ve destek de türlü türlü vasıtalarla... Yani olması gereken ne ise... Sırasıyla elinle, dilinle, kalbinle... Hangisine gücün yetiyorsa. Buna imkân yoksa dahi dua ordularıyla kötüye kahretmek... Duayı icrada arayarak... Herkesin yapacağı bir şeyler var aslında. Yeter ki bu şuurda ve inançta olunsun. Bana dokunmayan yılan bin yaşamasın. Bir taş atmak belki de... "Bir taş at/ Bir taş daha at/ Bir şiir ateşle/ Bir yumruk yükselt"
Reklam
Hemen her oryantaliste göre sömürülen her milletin "orijinal" kültür kaynakları ya yerin yedi kat derinliklerine gömülerek yahut başkalaştırılmak suretiyle Batı medeniyetine hizmet ettirilerek etkisiz hale getirilmelidir. Diğer kültür ve medeniyetleri etkisiz hale getirme işlevi sömürgeleştirilen aydın vâsıtasıyla sürdürülürse, Batı gayesine daha rahat ulaşır. O yüzden oryantalistler tarafından Doğu üniversitelerinde ders verme, hattâ Doğu'da kendi üniversitelerini kurarak yerlileri "sirk terbiyecisi" sıfatıyla eğitmek, oryantalistlerin görevidir. Senegal'den Pakistan'a kadar sayısız üniversitede ders veren oryantalistler Batı standartlarına göre düşünen ve hareket eden bir hayli Doğuluyu "aydın" sıfatıyla yetiştirmiştir. Artık. Doğu topraklarında yaşayan gariban yerli halk-millet, oryantalistler bir tarafa, bu aydınların ihaneti ve dolayısıyle taklitçi kültür bombardımanı altındadır ve başkalaştırılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu tehlikeden hemen hiç kimse azade değildir.
Makinelerle kuşatılan ve ölünceye kadar onlarla birlikte yaşayan, yaşamak zorunda bırakılan fertler "mekanikleşti". Ferdi ve toplumsal erdem buharlaştı. Aç, susuz ve sahipsiz bırakılan ruh, yaşadığı ıstırap ve acı sebebiyle intiharı tek çıkış yolu gördü. "Uygar" dünyadaki intihar istatistiki bilgileri meydanda. Evet, Batı insanlık tarihinde görülmemiş bir başarıya imza attı. Fakat beraberinde yine insanlık tarihinde emsali olmayan acı ve ıstırap yaşattı insanlığa. Yaşatmaya da devam ediyor. Asıl ve esas gaye insanı mutlu etmekti. Bilim de teknoloji de devlet de bunun için vasıtaydı. Bunca zenginlik ve şaşaaya rağmen insanoğlu bir azınlığın dışında mutsuz, tasalı... Yanlış yapılan ve yanlış giden bir şeyler vardı. Batı adamının elde edilen başarılarla sarhoş olması ve sonra diğer milletleri de sarhoş etmesi, bu yanlışın ve eksikliğin görülmesine engel oldu. Başka bir ifadeyle "madde'ye endekslenmiş düşünce yapısı ve bu düşüncenin ikame ve idame ettiği hayat organizasyonu ahlaki erdemleri geri ve lüzumsuz gördü. Böyle bir eğilim kutsal yolda yavaşlamak ve hatta durmak demekti. Durmak ve duraklamak yoktu. Komşu, komşusundan üstün duruma gelme, işçi işçiden daha fazla kazanma, patron diğer patronlardan daha fazla tahakküm ve güç toplama emeli ve devletin de diğer devletlerden daha üstün ve yaptırımcı olma gayesi... Batı adamı bu fırsatı iyi değerlendirdi, üstelik yegane güç olan devlet aygıtını kendine uyarlayarak ve arkasına alarak...
Belki ben de işin, sâdece edebi zevk tarafındayım... Lâkin, mutlaka ki sır idraki ve zevk idrâkine mâlikim, belki kifayetsiz ama. üst dil-üst mânâlara karşı, cezbem var... Dehâ tarafım zayıf olmakla birlikte, kabiliyet ve heyecanım yerinde... Bende, vecde kaçan heyecanlar var... Evet, Gazali, Fazıl ve Salihi, terkibi olarak da olsa biraz anlıyorum... Lakin anladığımı, doğru anlamış da olsam, ifade kudreti hani... "Duyuyorum ama lisanını getiremiyorum..." Veya, şu misal: "Ağlarım, ağlatamam: hissederim söyleyemem: /Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım!.."
Mektep kitaplarının sayfalarında, kibrit çöpleriyle aydınlattıkları, birkaç bin senelik tarihe bak! Bugüne kadar insanlık, her neye ve nasıl inanmış olursa olsun, yalnız inanmanın eserini vermiş... İnanmış, toprağı ekmiş... İnanmış, şehirleri kurmuş... İnanmış, meydanları açmış... Ve inanmış, imanının başı üstüne, çın çın öten kubbeler çekmiş... Maddeyi zerre zerre teftiş edip her zerrenin öbürüyle münasebetini aramaya kalkışmış... Mermeri, içinde bir nabız çarpıp çarpmadığını anlamak için talaş talaş yontmuş... Sadece inanmış... Ve eline geçen her şeyi, inanmanın nema payı olarak kazanmış... Şimdi bak, dikkat kesil! Nihayet, insanoğlu. nema payını sermaye zannedip ana sermayeyi o türlü ihmål eder olmuş ki, tarlalarını sam yeli basmış, şehirleri zelzele. meydanlarını ihtilal ve kubbelerini zifiri karanlık... Zerre zerre teftişe kalktığı madde, kılı halat kadar gösteren pertavsızlar ve bir dairede kaç çizgi ve her çizgide kaç nokta bulunduğunu hesaplayan düsturlar altında, kendi yokluğunu bizzat haykırmaya başlamış... İçindeki nabız seslerine doğru talaş talaş yontulan mermer, merkezine yaklaştıkça korkunç sar'a nöbetleriyle çatlamaya yüz tutmuş...
Necip Fazıl KısakürekKitabı okudu
Reklam
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.