America'nın Maxon ve Aspen arasındaki gidip gelmelerini anlamak yine mümkün değildi ama sonuçtan çok memnunum. Ama beni seri hakkında en çok ilgilendiren şey ülkenin tarihi oldu. Politik yanını daha çok okumayı isterdim. Yine de America'nın politik açıdan o güçlü halini çok sevdim. Maxon'ın da birinci sınıfın içine doğmuş olmasına rağmen alt sınıflar için bu kadar duyarlı olması, empati yeteneği beni çok etkiliyor. İyi ki kraliyet onun!
Nedense bu, benim için bardağı taşıran son noktaydı. Son birkaç gündür olan her şey tekrar içimi paramparça etti ve dağılmamın an meselesi olduğunu anladım.
Seri bitti ama günün sonunda yine bir Maxon'ım yok. :(
Dört gündür aralıksız bu seriyi okuyorum ve gerçekten ihtiyacım varmış. Her halde bir daha okursam beğenmem dediğim seriyi ayıla bayıla okuduğuma inanmıyorum. Gerçekten 2014'e dönmeye ihtiyacım varmış. İlk defa bir kitabı okurken gerçek hayattan kaçmak istediğimi fark ettim.
Kitabın kendisine dönecek olursak, Ah America vah America. Gerçekten bir dönem hepimizi krize soktun. Adın Ameica diye HER ŞEYLE de savaşman gerekmiyordu yani. Keşke yazar gidip bunların burnu havada kızlarını yazacağına ikiliye dair minnoş hikâyeler yazmaya devam etseydi.
Bununla birlikte serinin bir sürü eksiğinin olduğunu ve bu seriye diğer okumalarım gibi yaklaşmaya başladığım anda aşırı tatsız bir yorum yazacağımı da belirtmek isterim. Gözümü kapatmayı ve her şey mükemmelmiş gibi davranmayı seçtim çünkü ihtiyacım olan buydu.
Savaş America. Diğer insanların çoğunun savaşacağı şeyler için, para y a da kötü şöhret için savaşmayabilirsin ama yine de savaş. İstediğin her neyse America, sahip olduğun her şeyle peşinden git.