Soruların Peşinde
İhsan FazlıoğluSoruların Peşinde Gönderileri
Soruların Peşinde kitaplarını, Soruların Peşinde sözleri ve alıntılarını, Soruların Peşinde yazarlarını, Soruların Peşinde yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslâm, ölü bir gelenek değildir, yaşayan bir gelenektir, ‘yol’dadır. Taşköprülüzâde’nin deyişiyle de “Düşünmek yolda olmaktır.”
Neye açsanız onun tokluğu için çalışırsınız,
Kızılderililerin dediği gibi: "Ne zaman ki kendi dertlerimizle ilgili düş görmeyi unuttuk, işte o zaman, beyaz adam karşısında yenilmeyi hak ettik." Bizim için de aynısı geçerli değil midir?
Tanzimat'tan bu yana, bu topraklarda her şey denendi, ama bir 'biz' denenmedik; biz, yani bin yıllık tarihi tecrübe; bunun hasılası...
Evet! Tevhîd, özgürlüktür...
...insan, Tanrı'ya muhatap olduğunda özgürdür; Tanrı dışındaki bir şey tarafından muhatap alınmak ya da Tanrı dışındaki bir şeyi muhatap almak, insan için özgürlüğün kaybıdır.Kısaca, burada, "Kim?" ve "Kimi?" soruları önemlir. Popüler kültür araçlarıyla insan kendini özgür kılmaz, özünü gürleştiremez; tahkiku'z - zat yapamaz; tersine kişi, bir yandan popüler kültür araçlarıyla kayıtsız hale gelir, yani kendini insan kılan mukavvim unsurlarından kurtulur; bir yandan da kendini eşya ile kayıtlar; bu da zatını tahrip eder; sonuç esfel-i safilin olmaktır; eşref-i mahlukin olmak değil...
Unutulmamalıdır ki, insan bir arayıştır; ne 'hep'te ne de 'hiç'te sabitlenebilir; iki uç arasında, beyne'l- recâ ve'l-havf, salınım halinde olmalı, aramalı ve dahi aranmalıdır.Dünya'yı tedavi etmek gibi bir görevimiz yok, çünkü 'fî: de', geçici olarak bir mekânda bulunmaktır; yaşam geçicidir; ancak Hayat devam edecektir.Bize düşen şu ya da bu olmak değil, sadece ve sadece insan olmaktır.
Bir mü'min için asıl olan Hayat'tır; dünya ve âhiret yalnızca birer sıfattır; sıfatı bırakıp mevsûfa, dolayısıyla zâta bakmalıyız
Öncelikli, bizatihi soru sormayı insanlığımızın mukavvim unsuru olarak görüyorum. Tanrı'nın "insan-oğlu'nu muhatap alışı da soru-iledir: "Eles-tu bi-Rabbikum?" "Rabb'iniz değil miyim?" Ma-ceramız böyle başlıyor. İnsan, bir sorudur? Yanıtı ne? Kanımca, soru da yanıtı da henüz tamamlanmamış tır; her ikisi de birer örüntüdür; kendilerini örmeye devam ediyorlar karşılıklı olarak.
Sahici sorular sahici adamların işidir ve muhataplarına da sâdık ve müstakîm yollar açar.