Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı

Mustafa Coşturoğlu

Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı Posts

You can find Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı books, Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı quotes and quotes, Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı authors, Sosyal Şizofreni ve Atatürkçülük Üzerindeki Baskısı reviews and reviews on 1000Kitap.
Aklın ve özgür düşüncenin üzerindeki «sul­talar», putlar birer birer devrilince, dünya karanlığı aydınlanmış; dünyaya karşı bağlılık artmış, yaşam bir angarya olmaktan çıkıp mut ve umut kaynağı olmuştur.
Sayfa 186 - arı matbaasıKitabı okudu
Mazhar Müfit Kansu bu arada Askeri Tıbbiye öğrencisi olan genç delege Hik­met Efendi'den şöyle söz eder: «Hele Hikmet isminde Askerî Tıp talebesi olan bir genç, istanbul efendi ve paşalarına vatan­severlikte, memleketçilikte, milliyetçilikte rehber ve örnek ola­cak ölçüde doğru düşüncenin, millî inan, heyecan ve imanın sa­hibi bulunuyordu. Bu genç de Paşa'nın odasındaydı. Sanki bir­denbire ateş ve heyecan kesilmiş olarak, yüksek sesle : «Paşam, delegesi bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya is­tiklâl dâvamızı başarmak yolundaki mesaîye katılmak üzere gön­derdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar var­sa, bunlar kim olursa olsun şiddetle red ve takbih ederiz. Farzı muhal, manda fikrini siz kabul ederseniz, sizi de reddeder, Mus­tafa Kemal'i «vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı» olarak adlandırır ve tel'in ederiz.» diye bağırdı. Dinliyenlerin gözleri yaşar­mıştı. Mustafa Kemal de çok heyecanlanmıştı. Heyecanlı bir ses­le : «Arkadaşlar gençliğe bakın, Türk millî bünyesindeki âsil kanın ifadesine dikkat edin.» dedi ve sonra Hikmet efendiye dö­nerek : «Evlât, müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum. Ve gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsak da mandayı kabul etmiyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez : Ya istiklâl ya ölüm...» Hemen yerinden fırlıyan tıbbiyeli genç, «varol paşam» di­yerek Mustafa Kemal'in elini öptü. Mustafa Kemal de genci al­nından öperek: «Gençler! Vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç nesil­lerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır.» dedi.
Sayfa 165 - arı matbaasıKitabı okudu
Reklam
Ne denli tertipler içersine girilirse girilsin, çağımızın öngördüğü doğrultuda top­lumun gelişmesi önlenemiyecektir. Atatürk'çülük çizgisi daha keskin biçimde belirecek, kimlerin bu çizgi dışında kaldığı bütün çıplaklığı ile gözükecektir. Çünkü Atatürkçülük, bir fikirdir, aksiyonlaşacak düşüncedir, toplumu bilim ve kültürle güçlendirme­dir.
Sayfa 163 - arı matbaasıKitabı okudu
Türk düşün­cesine, sanatına, kültürüne hizmetten başka bir amaç gözetmiyen sanatçılara ve yazarlara çoğu zaman tutsaklara bile yakıştırılamıyacak davranışlarda bulunulmuştur.
Sayfa 153 - arı matbaasıKitabı okudu
Atatürk, birgün Dr. Reşit Galib'in kendisine yönelttiği bir soruya şu karşılığı vermiştir: «Ben diktatör değilim. Çünkü düşüncelerimi zora dayanarak kabul ettirmeyi asla benimseme­dim, arzulamadım ve tatbik etmedim. Ben yaşadığım zaman için­de milletimin hayrına, refahına ve maddî manevî mutluluk ve onuruna uygun gördüğüm tedbirlerin alınmasına çalıştım. Hepsi­nin bileşkesi, (muhassalası) uygar ve ileri bir yaşamın yaratıl­ması çabasıdır. Ben manevî miras olarak hiç bir «katı» nas, hiç bir doğma, hiç bir donmuş ve kalıplaşmış düstur bırakmıyorum. Benim manevî mirasım İLİM ve AKIL'dır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve güçlükler önünde belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla ödün (taviz) ver­mediğimizi, aklı ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman hızla dönüyor. Ulusların, toplumların, fertlerin mutluluk ve bahtsızlık anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada asla değişmiyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişmesini inkâr etmek olur. Benim Türk ulusu için yapmak istediklerim ve başarmaya çalışmak istediklerim ortadadır. Ben­den sonra beni benimsemek istiyenler, bu temel yörünge (mih­ver) üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar.»
Sayfa 141 - arı matbaasıKitabı okudu
Türk aydınları, bir sistem içinde olmasa bile, korkunun top­lum ve düşünce yapısı üzerindeki olumsuz etkilerini zaman za­man belirtmişlerdir. Gelişi güzel bir örnek vermiş olmak için General Fahri Belen'in şu satırlarına bakalım : «Korku ulus için en büyük tehlikedir. Korku, özgürlüğü zedeler, demokratik geli­şimi baltalar. Korku, bir ulusun yüksek niteliklerini yok eder; böyle uluslarda ahlâk çöküntüsü başlar; fikrî gerilikler, toplum­sal hastalıklar görülür, yaratıcı ve yapıcı zekâlar söner, değerler siner ve susar. Bunların yerlerini besleme bilgiler, ikiyüzlüler, dalkavuklar, demagoglar kaplar. Kötülüklere karşı hiç kimse ağ­zını açmak yürekliliğini gösteremediği için ekonomik alanda nü­fuz ticaretleri, emeksiz kazançlar ve vurgunculuk görülür. Adalet yerini zorbalığa bırakır. Rüşvet ve kayırma bir kanser gibi ulu­sal bünyeyi kemirir. Yöneticilerle halk arasında derin uçurum­lar açılır.»
Sayfa 133 - arı matbaasıKitabı okudu
Reklam
52 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.