Büyük politik yenilgiler kaçınılmaz olarak yerleşik değerlerin genelde iki doğrultuda yeniden gözden geçirilmesine yol açar. Bir yandan yenilgilerin deneyimiyle zenginleşen gerçek öncü, devrimci düşünceyi dişiyle tırnağıyla savunarak gelecekteki kitle mücadeleleri için yeni kadroları bu deneyimle eğitmeye çalışır. Öte yanda ise yenilgilerden korkuya kapılan memur kafalılar, merkezciler ve devrim heveslileri devrimci geleneğin otoritesini alaşağı etme ve yeni bir gerçek arama görüntüsü altında, geriye çark etme eğilimindedir.
Kapitalizm, tam da onun ilerletici özelliklerinden, özellikle de üretici güçleri geliştirme yeteneğinden doğan tahripkar potansiyeli, insanlığı yol ayrımına götürmektedir: Ya sosyalizm ya barbarlık.
Marx’a göre tarih, bilmiş keşfedebileceği objektif kanunlar tarafından belirlenmiştir. Bu kanunlar, özel bir üretim biçimine ait özgül yapı ve dinamikten, o üretim biçimine has üretim ilişkilerinden ve o üretim biçiminin gelişimini belirleyen şu temel çelişkilerden kaynaklanır: Üretim ilişkileri ile üretici güçlerin birbirini takibeden gelişim aşamaları arasındaki çelişkiler, sınıf savaşının ortaya çıkarttığı çelişkiler, toplumsal alt yapı ile üst yapı arasındaki çelişkiler gibi.. Bu objektif her toplum biçimi için keşfedilmesi gerekir. Marx, hem tarihin bir bilim olarak toplumsal determine edilebilirliğini, hem de yine bir bilim olarak sosyolojinin ( ve ekonominin) tarihsel determine edilebilirliğini önemle vurguladı. Ebedi ekonomik kanunlar yoktur. Ekonominin toplumsal örgütlenmesinin özgül biçimlerinin özel ekonomik kanunları vardır.