Tekilliğin derinliklerini keşfetmek şeklindeki yaygın kendini tanıma tasavvurunun zannettirdiğinin aksine, ne olduğumuza dair en mahrem hakikat (en düşünülemez düşünülmemiş) de, nesnelliğe ve özellikle geçmişteki ve halihazırdaki sosyal konumlarımıza nakşolmuştur. Düşünürün en öznel özelliklerine erişmenin en emniyetli yolu, paradoksal bir biçimde, düşüncenin en nesnel toplumsal şartlarını nesneleştirmektir.