Türkiye’nin deniz gücü konusunda sürdüregeldiği zaaf kendisini en çarpıcı şekilde II. Dünya Savaşından sonraki düzenlemelerde göstermiştir. 1944 yılında Oniki Ada’yı terk etmek zorunda kalan Almanların, dönemin Türk hükümetinin bu adaları almasını teklif etmeleri karşısında bu talep için İngilizlerden onay alma yolunu tercih eden hükümetin İngilizlerin reddi karşısında bu adalara karşı kayıtsız kalması, Türkiye’yi Ege’ye çıkamaz hale getiren gaflet zincirinin en önemli halkasıdır.
Fernand Braudel “ Medeniyetler Tarihi” başlıklı eserinde coğrafyanın medeniyetlerin oluşumundaki aslı katkısını İslam medeniyeti örneğinde gösterebilmek için “ Haritalar gerçek öyküyü anlatır” diyor. Gerçekten de gerek bireyler , gerek bu bireylerin oluşturduğu toplumlar gerekse daha büyük ölçekli medeniyet birlikteliklerinin dayandığı en asi temel , “medeniyetlerin ben idrakini “oluşturan varlık bilinci ile uyumlu olarak geliştirilen mekan- zaman alıgılanmasıdır.
Kimlik bunalımı yaşayan ve bunalımı bir kültür buhranı haline dönüştüren toplumlar psikolojik, sosyolojik, siyasi ve ekonomik dalgaların kıskacında bir stratejik açmaz içine düşerler.
Balkanlarda yıkılan her cami, eksilen her islami müessese, kültürel anlamda yok olan her Osmanlı gelenek unsuru Türkiye'nin bu bölgedeki sınır ötesi etkinliğiden sökülen birer temel taşıdır.
Kıtaların ve kıta-eksenli havzaların stratejik açıdan yeni anlamlar kazanması özellikle iki grup ülke için özel bir önem ifade etmektedir. Birinci grup, küresel strateji uygulama kabiliyeti olduğu için birçok kıta-eksenli havzadaki dengeleri aynı anda gözetmek zorunda olan ülkelerden oluşur. Mesela başta ABD ve Almanya olmak üzere Çin, Fransa, İngiltere, Japonya ve Rusya gibi ülkeler aynı anda birçok kıtadaki dengeleri gözeterek küresel ölçekli politika geliştirirler.
Bunlardan kimisi ABD gibi bütün havzaları bütün yönleriyle gözetme zorunluluğu hissederken, kimileri bir alanı, kimileri ise bir havzayı öne alarak politika geliştirirler.
Avrupa’yı yukarıda ve merkezde gösteren Avrupa-eksenli dünya haritalarının doğuşu, Avrupa-eksenli ticaret sisteminin ve Avrupa modelli Ulus-devlet formasyonunun yayılmasıyla paralel gelişmiştir.