Tuhfetü'l-Ahyar

Sünneti İhya Etmek

Abdülhay El-Leknevi

Sünneti İhya Etmek Hakkında

Sünneti İhya Etmek konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
10/10
2 Kişi
3
Okunma
2
Beğeni
456
Görüntülenme

Hakkında

Tarihimizde İslâmî ilimler alanında yazmış olduğu eserleri yaşadığı yıl sayısından çok daha fazla olan ender simalardan biri de şüphesiz İmam el-Leknevî’dir. Yaklaşık otuz dokuz yıllık ömrüne yüz on beş eser sığdıran İmam el-Leknevî, tahkik ve tetkikleriyle ve ortaya koymuş olduğu araştırmaları ve eserleriyle bütün İslâm dünyasında herkes tarafından hüsn-ü kabul görmüş müseccel âlimlerimizdendir. Onun en önemli eserlerinden biri de şüphesiz Tuhfetü’l-ahyâr bi-ihyâi sünneti Seyyi’il-ebrâr isimli eseridir. Eser, isminden de anlaşılacağı üzere sünnetin anlamını, hükmünü ve Allah Rasûlü’nün (sallallahü leyhi ve sellem) sünnetine uymanın ve onu ihya etmenin önemini ele alan bir çalışmadır. Müellifin özellikle üzerinde durduğu bir mesele de, genelde sahabenin özelde dört halifenin ortaya koymuş olduğu hüküm ve davranışların da sünnet kapsamında olduğu ve bunlara uymanın gerekliliğidir. Müellif, sahasında önemli konuları farklı bir yaklaşımla ele almakta ve doyurucu bilgiler vermektedir. Eser, bu özellikleriyle sahasında önemli bir boşluğu doldurmaktadır.
Tahmini Okuma Süresi: 7 sa. 29 dk.Sayfa Sayısı: 264Basım Tarihi: 2017Yayınevi: Hikmetevi Yayınları
ISBN: 9786053512356Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Yazar Hakkında

Abdülhay El-Leknevi
Abdülhay El-LekneviYazar · 12 kitap
Banda’da (Hindistan) doğdu. Soyu Ebû Eyyûb el-Ensârî’ye dayandığı için Ensârî nisbesiyle de anılır. Babası hadis, fıkıh ve aklî ilimlere dair otuzdan fazla eser vermiş bir âlimdir. Leknevî on yaşında iken Kur’an’ı ezberledi, babasından aklî ve naklî ilimleri öğrendi. Hâfızlık yaptığı yıllarda Farsça, belâgat ve hat dersleri aldı. On yedi yaşında öğrenimini tamamladıktan sonra babasıyla gittiği Haydarâbâd’da Medresetü’n-Nizâmiyye’de iki yıl eğitim öğretim faaliyetinde bulundu. Babasıyla hacca gitti (1863), dönüşünde Haydarâbâd’da tedris ve telif hayatına devam etti. Babasının Haydarâbâd’da kadılık ve Adâletü’n-Nizâmiyye’de yöneticilik görevinde iken vefat etmesi üzerine (1868) bu görev kendisine verilmek istendiyse de kabul etmeyip Banda’ya döndü ve amcası Muhammed Mehdî’nin kızıyla evlendi. Leknevî, ikinci haccı sırasında Ahmed b. Zeynî Dahlân ve İbn Humeyd’den Mekke’de, Muhammed b. Muhammed el-Arab el-Mağribî, Abdülganî b. Ebû Saîd el-Ömerî el-Müceddidî ve Ali el-Harîrî el-Medenî’den Medine’de bazı eserlerin rivayeti için icâzet aldı. Babasının dayısı Muhammed Ni‘metullah b. Nûrullah el-Ensârî’den matematik ve aklî ilimler, Muhammed Hâdim Hüseyin el-Muzafferpûrî’den Farsça ve riyâziyyât öğrendi. Hamîdüddin Ferâhî’den fıkıh okudu. Kısa ömrüne rağmen Zahîr Ahsen en-Nimevî, Muhammed Abdülbâkī el-Leknevî, İdrîs b. Abdülalî en-Nekrâmî gibi pek çok öğrenci yetiştirdi (Veliyyüddin en-Nedvî, s. 120-145). Leknevî 30 Rebîülevvel 1304’te (27 Aralık 1886) vefat etti. Kaleme aldığı biyografisinde kendisinde sâdık rüya görme özelliğinin bulunduğunu, meydana gelecek olaylar hakkında rüya yoluyla açıkça veya işaretle bilgi sahibi kılındığını, bu yolla sahâbe ve ileri gelen âlimlerle görüşerek kendilerinden faydalandığını ileri sürmüştür (er-Refʿ ve’t-tekmîl, neşredenin girişi, s. 28). Usul ve fürû ilimlerinde söz sahibi olan Leknevî delillerden hüküm çıkarmada oldukça mâhirdi. Hanefî olmasına rağmen mezhebin görüşüne muhalif açık bir delil bulduğunda mezhebin görüşünü kabul etmezdi (Abdülhay el-Hasenî, el-İʿlâm, VIII, 1268). Hadis ilimleri ve fıkıh yanında tefsir, tarih, ensâb, edebiyat, felsefe ve mantıkla da meşgul olan Leknevî, İngiliz idaresinin Hint alt kıtasını işgalinin en yoğun yaşandığı dönemde dinin temel kaynaklarına dönüş hareketine önem vermiş, bu durum halkın kendisine olan güvenini arttırmış, Seyyid Ahmed Han öncülüğünde devam eden İngiliz yanlısı çabaların halk nazarındaki etkisinin azalmasında önemli rol oynamıştır. Eserleri. 120’ye yakın çalışması bulunan Leknevî’nin tahkik ederek neşrettiği kitaplara mukaddimeler yazmak, eserin müellifi, şârihleri, o sahada yazılan diğer eserler hakkında bilgi vermek, eserin muhtelif nüshalarına başvurarak güvenilir bir nüsha ortaya koymak ve gerekli yerlere notlar düşmek suretiyle o zamana göre yeni bir tahkik usulü geliştirdiği kabul edilmiştir (Veliyyüddin en-Nedvî, s. 158-159).