Şüpheden Hakikate

İsmail Çetin

Şüpheden Hakikate Quotes

You can find Şüpheden Hakikate quotes, Şüpheden Hakikate book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Kim iyi amel ve hareket ederse, bu kendi lehine; kim de kötülük ederse, bu da kendi aleyhinedir...”(55) Yukarıdaki ayet-i kerime ve hadisler gibi pek çok şer'i deliller ile de, kulun cüz'i ihtiyâriyyesi vardır, diye beyan buyrulmuş, icad ve yaratmak hususunda kulun hiçbir rolünün olmadığı da ifade edilmiştir. Binaenaleyh hayra meyl ve azmetmek ve hayrı işlemek, sevabı gerektirmediği gibi, günah da azabı gerektirmemiştir. Ancak itaat sevaba, isyan azaba sebebdirler, Sevab Allah Teâlâ'nın fazlıyla, azab O'nun adliyledir. Kul hiçbir şeye müstehık değildir. Bu sırrı ancak ehli keşif ve şuhüd tahkik etmiştir. Öyle ise Allah, tahakküm altına alınamaz. Kul O'nun mülküdür; O ise kendi mülkünde tasarruf eder. Ayâ!.. Sen bir koyunu yere yatırıp ayaklarını bağlarsın, onu kesip yersin. Mülkün olduğu için bunda sakınca görmüyorsun. Ey kader-i İlâhiyye'ye karşı gelen bedbaht, "Hâlık kendi mülkünde tasarruf eder." sözünden niye yüz çevirirsin? Bunu idrak ettinse, onu idrak etmek kolaydır. Halbuki Allah Hakiki Mâlik, sen ise mülkünle birlikte O'nun mülküsün. Mülk mâlikine karşı gelebilir mi?(56
Resulullah aleyhiselatu vesselam'ın bütün ashabını hayr, iyilik ve güzellikle yâd et, hiçbirisini kınama. Hazreti Muaviye'ye yahud Hazreti Ali'ye karşı gelen sahabenin şan ve şerefini ölçecek hangi baba yiğidin kantarı vardır? Ancak saman çöpü kantarıyla, dağdan daha büyük ashabın şerefini tartan, olsa olsa Şii veya Hârici olur. Bilâ istisna
Reklam
Olaydı halkı islah Hakk'a vacib Olur muydu bu küfr-u fakr-u ahzân Mu'tezile mezhebinde olanlar: “Kul fiilinde muhayyer ve kendi fiilinin hâlıkıdır." dedikleri için: "Kula en yararlıyı ve faideliyi yaratmak, Allah'a vacibdir." dediler. Hızır Bey bu beytte onların itikadında olanları reddetmeye işaret ederek der ki: Evvelden beyan
4-Kainat ezeli olmadığına göre Allah Teâlâ kainatı yaratmadan evvel ne yapardı? Eğer bir şey yapmaz idi denilirse, Hâlık'ın muattal kalması gerekir. Yapardı denilirse, bu takdirde âlemin ezeli olması gerekir. Cevab: Ezelde Cenâb-ı Hakk, Zat ve Sıfatı'yla vasıflanır, Kendisi İradesi'yle, Kudreti'ni icra etmezdi. Tatil, mecbüri ve tabil iradede söz konusudur. Kendi keyfiyle bir şeyi yapmaması tatil değildir. Yahud, “Kün” emriyle meşğul idi." deriz. O'nun "Kün" emri ezeli, bu sıfatın mahsulü olan mahluk yani kainat sonradan var olmuş, hâdistir. Sanatçının bir şey yapmaması irâdi olursa tatil değildir. Allah Teâlâ'nın iradesi dışında bir şey olmaz. Kaldı ki, kainat olmadan evvel Allah Teâlâ takdirle, olduktan sonra da kaza, tedbir ve hükmünü icra etmekle meşğuldür. Neticei meram, O'nun emrinin ezeli olması, emrinin eseri olan mahlukun da ezeli olmasını gerektirmez.
Aliyy-ul-Kâri diyor ki: Kabir azabının varlığı hakkındaki hadisler, mana olarak tevatür derecesine varmıştır. Ehli Sünnet vel'Cemaatin hepsi bu hususta müttefiktirler.
Kainatın hepsi, kudreti ve yaratması karşısında bir zerre bile değil; O'na inan ve teslim ol. Dua ile O'na yalvar. Ey karga, mevzü'bahsin kaderde olduğu halde, sen Allah'a inanıyorsun. Çünkü, eğer O'na inanıyorsan, neden yaptın, diyemezsin. Hadi ben bir tokat vurdum, "Öf!" dersin, müdafaa edersin, intikam ararsın. Madem ki, kader her şeyi sana cebren yaptırır, bana da bu tokatı sana vurdurmuş; kadere karşı gelmeye ne hakkın var. Yok, herşeyi ben yaparım dersen, her istediğine niye kavuşamıyorsun, her istedigini niye göremiyorsun? Hadi kulağınla gör, gözünle işit, o zaman ben de iddiana teslim olayım. Bunu yapamazsan şu halde ne cebr var, ne de mutlak hürriyet. İşte benim inancım, Cebri ile Mu'tezile fikrinin ortasıdır.
Reklam
Enbiyâya isnad edilen isyan hakkındaki açık hükümler, tevil edilmektedir. Mesela denilir ki, ya vahiyden evveldir yahud unutkanlık sebebiyledir. Halbuki onlardan vuku bulan zelle, bize göre kalbe gelen hataralardır. Onların bir an kalb-i şeriflerine gelen ğayn, onların hakkında günahtır. Halbuki bizim kalbimize gelen hatara, azim derecesine ve fiile geçinceye kadar günah sayılmaz, afuv edilir.
Bir şeyin hem kadim hem hâdis olması mümkün olmadığına göre, bir şeytan çıkar da, "Allah herşeyi yarattı, kim Allah'ı yarattı?" der. Cevabı şudur: Her şeyi yaratan yaratılmaz. Çünkü sanatla sâniin birleşmesi mümkün değildir. Bununla beraber üç ihtimal üzere üç fikir yürütülür: a-Eğer yaratıcı hâdis olursa, kendisi de başka bir
“Bu zamanda, umerâ, ulemâ ve diğer halk tabakasının vazifeleri hakkında ne emr buyurursunuz?” diye Efendim'den sordum. Üç kere bu soruyu tekrar ettim. Sultân-ul-câzibin, Nur-u hidâyet-il-vâsilin, şu cevabı verdi: «İnsan tabakası üç noktada mütâlaa edilir: Ulemâ, umerâ ve diğer halk tabakası. Halka düşen vazife, kalbi ve ruhi müşkilatlarını, bedeni ve ruhi ahlakı, dini ve dünyevi ibadet ve itikadı, ehli irşad ve ulemâdan öğrenmektir. Buna teslim deriz. Avam tabakasının ikinci vazifesi, öğrendiklerini, illet ve ğayesiz olarak mücerred bir teslimle tatbik etmektir. Buna ihlas deriz. Allah'ı sevenleri sevmek, isyan edenleri terketmek, yine halkın vazifesidir. Buna muhabbet deriz. Demek halk tabakası, ulemâ ve umerâdan, teslim, ihlas ve muhabbeti öğrenseler, ulemâ ve umerâ da, fiilen ve kavlen şehvet ve şöhreti terketseler, İslam birliği meydana | gelecektir.» Gençlere ayrı bir vazife daha vardır: Tembellikten kendilerini muhafaza etmeleri, ilim ve sanata çokça önem vermeleri lazımdır. İffet, hürriyet, teslim, ihlas, muhabbet gerekir.
İki kâse beraber su verilse Birin almak gibi ol demde atşân Allah Teâlâ'nın İradesi, her mevcudu kuşatmış daimi sıfatıdır. Yani küfür, iman, itaat, isyan, şer ve hayr, O'nun iradesi ve dileğiyle olur. İrade, emrden başkadır. İrade, varlığı ve yokluğu aynı seviyede olan mümkünün, var veya yok edilmesinden birini tercih etmektir. Bazı Ehli Sünnet: “İrade, olabilecek olayları yapmak veya yapmamaktan birini tercih etmektir.” demişlerdir. Allah Teâlâ'nın dilediği olur, dilemediği olmaz, diye Ehli Sünnet ittifak ettiler. Yine ittifaklarıyla, irade yani dilemek; emr ve taleb demek değildir. Ancak irade, yapmak veya yapmamak, iki taraftan birini tercih etmektir. Çünkü tereccühü menfi olanın tercihi mümkündür. Hızır Bey, iradeyi şu temsille ifade etmiştir. Aynı mesafede iki bardak su kendisine uzatılan susamış kimsenin, ikisinden birini tercihen dilemesi ve ona elini uzatmasıdır. Her ne kadar mümkinatta hiçbir şey Allah Teâlâ'nın iradesinin dışında değilse de, O, kulunun küfrüne razı değildir. Allah Teâlâ her şeyin Yaratıcı'sı olduğu gibi her şeyde de iradesi vardır. Ehli Sünnetin dışında kalan zümre hepsi, irade meselesinde şaşkındır. Dolayısıyla bu meselede izaha ihtiyac vardır. (21)
28 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.